50 Yıl Sonra TDAS için kabataslak plan çıkarmaya çalıştım… Esas olan son on yılda nelerin değiştiğidir. 40 Yıl Sonra TDAS’tan sonraki dönemdir.
En önemli değişiklik çok kutuplu dünyanın belirgin olarak ortaya çıkmasıdır. ABD –ve NATO- tek kutup değildir.
Çok kutuplulukta eskisinden farklı olan bunun sadece askeri değil ekonomik çok kutupluluk olmasıdır. Çin, ABD’ye karşı ekonomik olarak önemli alternatif olarak ortaya çıkmıştır.
Bir tarafta –içindeki anlaşmazlıklarla birlikte- ABD ve NATO varken; diğer tarafta Rusya, Çin ve diğer BRICS ülkeleri bulunuyor. Hindistan, Brezilya, İran, Güney Afrika ve diğerlerini bir araya getiren asıl faktör farklı bir küreselleşme istemeleridir.
Önemli başka bir gelişme bölgesel güçlerin ortaya çıkmasıdır. ABD’nin eski belirleyiciliği bulunmuyor, bölgesel güçlerle işbirliği yapmak zorundadır. Türkiye yıllardan beri ABD ile Rusya arasında oynamaktadır. Askeri yönü ağır basan Türkiye alt emperyalizminin –hakkında iki kitap yazmış olmama rağmen- yeniden vurgulanması gerekir. Bu vurgunun önemli bölümü ülkenin silah sanayisi kurması, silah ihraç etmesidir. Dünya İHA piyasasının yüzde 40’ı Türkiye’nin elindedir.
Bu kitapta da, 40 Yıl Sonra TDAS’daki gibi, tartışmalara girmeyeceğim. Çoğu kişinin doğru dürüst bilgisi bulunmuyor ama bu durum onları büyük belirlemeler yapmaktan alıkoymuyor.
Bir bölüm insan emperyalizmi hala Lenin’in 110 yıl önce yazdığı ilgili yapıtı temelinde değerlendiriyorlar. Dünya yeniden paylaşılıyor ama eskisi gibi değil…
Mesela Kongo’nun doğusu Ruanda’nın desteklediği bir örgüt tarafından işgal edilmiş durumdadır. Neden burası, çünkü burada ender metaller bulunuyor. Kongo harita olarak aynı büyüklükte ama eski Kongo değildir. Bu konuya Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabında Suriye örneğinden hareketle anlatmıştım.
Birkaç Suriye bulunuyor…
Birisi BM tarafından sınırları tanınmış haritadaki Suriye’dir.
Böyle bir Suriye yıllardan beri bulunmuyor. Yaklaşık yüzde 15’i Türkiye’nin işgali altındadır. Bir bölümünde ABD üsleri var. İsrail başka bir bölümünü işgal etmiştir. Şimdi bu paylaşım değil midir? Paylaşım denilince Lenin’in zamanındaki gibi mi olması gerekiyor?
Öne çıkan kıta olarak Afrika’nın belirtilmesi gerekiyor.
Afrika’da etkili ülkeler; Çin, Brezilya, Hindistan ve Türkiye’dir. Türkiye hem askeri hem ekonomik olarak etkilidir.
Bazı sosyalistlerde şöyle bir psikoloji bulunuyor: Türkiye’nin geniş bir alandaki faaliyetini görmezden gelince işin kolaylaşacağını sanıyorlar. Gerçekte olan ise tersinedir.
Ülke Irak ve Suriye’de bulunuyor, Azerbaycan’da bulunuyor, Katar’da büyük askeri üssü var, ülke dışındaki en büyük askeri üs ise Somali’dedir. Buradaki amaçlarını halen anlayabilmiş değilim.
Bir İngiliz gazetesi Somali’de Hint okyanusuna açılan kıyının balistik füze denemesi için ideal yer olduğunu ve Türkiye’nin de bu amaçla burada bulunduğunu yazmıştı. Şimdilik ortada bir şey bulunmuyor ama ülke deniz ve kara kuvvetleriyle orada bulunuyor.
İslamcı militanlarla mücadele gerekçesi işin örtüsüdür.
Bir dönem Hint sineması filmleri hemen her ülkede vardı, bir süredir geriledi.
Sinema filmleri ihracında ABD’den sonra –TV filmleri dahil- Türkiye geliyor. Büyük müşterileri de Latin Amerika ülkeleridir.
Yakın geçmişte Çin ve Vietnam’daki büyük değişimi, geçmişe giderek anlatan iki kitap yazmasaydım, 50 Yıl Sonra TDAS havada kalırdı.
1970’li yılların sonlarında Çin ve Vietnam’da önce tarımda aile işletmelerinin öne çıkarılmasıyla başlayan büyük değişim sürdü.
Sonraki yıllarda Vietnam önce ağır sanayi belirlemesini reddetti ve yerine önce tarım anlayışını geçirdi. Ardından hafif sanayi gelecekti.
Bu iki ülkenin büyük gelişme göstermesinde devletin önemli fonksiyonu bulunuyor.
Çin ve Vietnam kapitalist midir?
Bunu savunanlardan anlatmasını istemek gerekiyor.
1976’da Mao’nun ölümünden, 1975’te ABD’nin Vietnam’da kesin yenilgisinden birkaç yıl sonra bu büyük değişim neden ve nasıl başladı, nasıl gelişti?
Anlatamaz çünkü görüntüden başka bir şey bilmiyor.
Burada önemli başka bir konu daha bulunuyor: eski üçüncü dünya ülkelerinden bir bölümünün statülerini değiştirmeleri, dünya çapında ekonomik güç durumuna gelmeleri… Güney Kore ve Tayvan belirgin iki örnektir.
Dünya çip üretiminin üçte ikisini sağlayan Tayvan, nüfusu yanlış hatırlamıyorsam 20 milyon kadardır, sermaye de ihraç ediyor.
50 yıl önce böyle bir gelişme düşünülemezdi.
Şimdi bunları ve daha başkalarını sıraya koyup nasıl anlatırsınız, bunu planlamak gerekiyor.
Ekleyeyim; şimdi okuduğum İngilizce bir kitapta devletin işlevindeki değişme anlatılıyor. Neo liberalizm döneminin devleti sona erdi artık devlet müdahalesi isteniyor, bekleniyor.
Silahlanmada, ülkeleri yeniden paylaşmada, ülkenin statüsünün yükselmesinde devletin önemli rolü bulunuyor. |