TARİH TEORİLER MEZARLIĞIDIR PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Samstag, den 31. Mai 2025 um 07:06 Uhr

Engin Erkiner: Hatırlarsanız 1970’li yıllarda “bağımlılık teorisi” vardı. Bu teoriye göre –özellikle Latin Amerika ülkeleri için savunulurdu- emperyalist ülkelere bağımlılık zorunlu olarak geri kalmışlığı getirirdi. Bağımlı ülke gelişebilirdi ama bu gelişme geriliğin ilerlemesi anlamında gerçekleşirdi. Bağımlı olunan ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda yaşanılacak gelişme ülkeyi az gelişmişlikten kurtarmazdı. Bu durumdan kurtulmak ancak kapitalist dünya sisteminden uzaklaşmakla mümkün olabilirdi.

1980’li yıllardan başlayarak bu teori hakkında ciddi şüpheler doğmaya başladı. Latin Amerika’da Brezilya, Doğu Asya’da Güney Kore ve Tayvan dış yatırımlara açılarak önemli gelişme göstermişlerdi. Sonraki yıllarda Çin daha büyük örnek olarak ortaya çıkacaktı. Bu ülkeler özellikle ABD’den uzaklaşarak değil, tersine ABD yatırımlarına açılarak hızlı ekonomik gelişme yaşamışlardı.

Bir ülke için yaşanılan gelişmenin başkasında tekrarlanamayacağı, gelişmenin ülke ve dünya koşullarına bağlı olduğu yapılan başka bir saptamaydı.

Geçmişin bütün Üçüncü Dünya Ülkeleri bu konumlarından kurtulmamışlardı ancak yaşadıkları gelişmeyle statü değiştirenler vardı.

Tayvan ve Güney Kore özellikle belirtilen örneklerdir.

Çin’in konumu farklıdır. Komünist parti iktidarı altında dış sermaye yatırımlarına açılmış ve yaklaşık 40 yılda sosyalist ama bir tarım ülkesinden dünya çapında ekonomik güce dönüşmüştü. Aynı yol yaklaşık aynı yıllardan başlayarak Vietnam tarafından da hayata geçirilmişti. Vietnam bir dönem ABD tarafından yatırım ve ticaret bakımından özel statüye sahip bir ülke konumunda değerlendirilmişti.

Haberleşme ve ulaşımın kolaylaşması ve ucuzlaması sonucu uluslar arası işbölümü ilerlemiş, tekellerin işgücünün ucuz olduğu ülkelere yatırımları artmıştı. Ülke içinde pahalıya üretmektense, işgücünün ucuz olduğu bir ülkede üretip oradan ülkeye ithal etmek daha kazançlı olmuştu.

Çin ve Vietnam gibi ülkelere yapılan yatırımların politik amacı da vardı: özellikle Çin’i SSCB’den uzaklaştırmak ve sosyalist ekonomiyle bütünleştirilen piyasa ekonomisinin zamanla üstün geleceğine ve bunun da komünist partisi iktidarının sonu olacağına inanmak…

ABD ve benzeri ülkelerin beklediği gibi olmadı…

Aynı yöntem bugün uygulanamaz çünkü ABD ilgili ülkelere yapılan büyük yatırımların aleyhine sonuçlar vermeye başladığını gördü ve bunları azalttı. Çin’e önemli yatırım yapan başka bir ülke için, Almanya, bunu yapabilmek mümkün değildir. Almanya ekonomisi Çin’e bağımlıdır. Bu bağımlılığı azaltmaya çalışıyorlar ve bu da zaman alacaktır.

Almanya’da ekonominin önde gelen branşı otomobil sektörüdür. Almanya özellikle Volkswagen üretiminde yıllardan beri Çin’e yatırım yapıyordu. Amaç büyük Çin iç pazarında yüksek otomobil satışına ulaşmaktı.

İlk yıllarda böyle oldu, sonra durum tersine döndü. Çin markaları otomobil pazarında Almanları geçmeye başladı. Bu durum dış pazarlara da yansıdı. Çin elektrikli otomobil üretiminde dünyada bir numara oldu ve Avrupa pazarında genişleyen alana sahip oldu.

Aynı alan ABD’de de vardı ve Trump yönetimi yüksek gümrüklerle değişik mallarda bu alanı daraltmaya çalışıyor.

Bu gelişmeler sonucunda bağımlılık teorisinin sınırlı geçerliliğe sahip olduğu ortaya çıkacaktı.

40-50 yıl öncesinde yaşamıyoruz. Bütün ekonomiler arasındaki bağımlılık artmıştır. Mesela çip üretiminde dünya çapında ihtiyacın yaklaşık üçte ikisini Tayvan karşılıyor. İşçi ücretlerinin düşüklüğü nedeniyle üretim ucuzdu, bu ülkeye büyük yatırım yapıldı, zaman içinde Tayvan teknolojiyi aldı ve kendisi üretim yapmaya başladı.

Tayvan coğrafi konumundan da yararlandı. ABD yatırımlarının bir amacı da Tayvan’ın Çin karşısındaki konumunu güçlendirmekti.

Trump’ın “Make America great again” anlayışı uyarınca başka ülkelerden çok ABD içinde yatırım yapılması ön plana çıkarılmaya çalışılıyor ama bu zaman alacaktır ve yine de 40-50 yıl öncesine dönülemeyecektir.

Tekrar edeyim: Tayvan, Güney Kore, Çin ve Vietnam’ın gelişme politikası bugün başka ülkeler tarafından uygulanamaz. Bir dönemi iyi değerlendirdiler.

Vietnam gelişme anlayışını da değiştirdi. Öncelikle tarım, ardından hafif ve orta sanayi… Ağır sanayi gelişme önceliğinde en son geliyor.

Bu konudaki rakamlar için Vietnam-Laos ve Pazar Sosyalizmi kitabına bakabilirsiniz.

Drive’da Engin Erkiner Kitaplar bölümündedir.