Engin Erkiner: Türkiye’de iken köy romanları yazarı olarak bilinen Fakir Baykurt Almanya’da işçi romanları yazdı. Köylüyü iyi tanır. “Köylünün aklı gözündedir” derken, köylü gördüğüne inanır demek ister. Köylü soyut düşünemez.
1982-1997 arasında TKEP içinde önce Almanya parti sekreteri ardından 1985’te MK üyesi ve Avrupa sorumlusu olduğum yıllarda TKEP içindeki üye ve taraftar köylülerle epeyce uğraştım. Köylü politikasını öğrendim ve benimle mücadeleye giren köylüleri kötü durumlara düşürdüm.
Köylü deyince hepsini yaklaşık aynı görmemek gerekir. Küçük bir bölümü gelişmeye açıktır ve uygun pratik içinde gelişirler. Kalanının ise barutu bitmiştir, geri çekilmesi gerekmektedir ama istememektedir. Avrupa başka bir yerdir, Türkiye’de yapılanlara yaslanarak burada bir şey yapmadan yaşayamazsınız. Hele de benim sorumlu olduğum yerde bu hiç olmaz.
İsviçre’de böyle bir kişi demişti ki: biz toprağı ekip biçmekten başka şey bilmeyen köylülerdik. Bu partiyle tanışınca hayatımız değişti.”
Bunu söyleyen bir dönem Adıyaman sorumlusu, on yıl kadar hapis yatmış, ardından ülke dışına çıkmış. Bu alana uyan hiçbir özelliği bulunmuyor. Türkiye’de iken iyi şeyler yapmış, bedel de ödemiş ama bu kişi bir Avrupa ülkesinde ne yapabilir?
TKEP bu tür insanların hayatını değiştirdi, onları bir yere kadar geliştirdi. Köylüler içinde iyi tabanı vardı. Bu köylülerden bazıları daha iyi geliştiler, kalanları biraz gelişip durdular. Bu duranlar Avrupa ülkelerine gelince ne yapacaklarını şaşırdılar ve değişik yöntemlerle konumlarını korumaya çalıştılar.
Olmadı tabii…
Kendini geliştirebilecek kapasiteye de sahip olmayınca insanın köşesinde oturması gerekir.
Olmayınca, eh yani ne yapalım; köylü yöntemlerinin nasıl boşa çıkarıldığını yaşamak zorunda kalacaktır.
Gerçi “köylü yöntemi” belirlemesi mesela Antepliler için de geçerlidir. Onlarla da iyi kapıştım ve tüm hamleleri boşa çıktı. Tümüyle aynı yöntemlerdi.
İsviçre’de kentini ve tarihini hatırlamadığım bir panelde söz alan bir kişi “burada hepimiz köylüyüz” demiş, “ben değilim” diye itiraz etmiştim. Belirlemesi büyük çoğunluk için doğruydu.
Bırakın köyü, kasabayı; Antep gibi kentlerde bile yaşamadım. Hayatım metropollerde geçti. Yaşadığım en küçük kent Adana’dır. Kendimi Ankaralı sayarım.
Gelişmeye açık olmayan köylü, çevresiyle birlikte yaşar. Kendi başına hiçtir ve ancak aynı yapıdaki çevresiyle birlikte var olabilir. Bu tür tiplerle mücadelede altın kural; onların alanında mücadele etmemek, onları kendi alanınıza çekmektir. Yabancısı oldukları alanda kazanmaları mümkün değildir.
Yazmayı planladığım TKEP Avrupa kitabıyla ilgili yazıda parti içindeki yoğun yan ilişkilerden söz etmiştim. İki somut örnek verirsem daha iyi anlaşılacaktır.
1980’li yılların ikinci yarısında bir seminer için Cenevre’ye gitmiştim, aynı akşam geri döndüm. Sabah Münih’ten bir arkadaş aradı.
Cenevre’deki seminer iyi geçmiş.
Sen nereden biliyorsun?
Antep’ten öğrendim.
Cep telefonu ve internetin bulunmadığı yıllarda kısa sürede Cenevre-Antep-Münih-Frankfurt. Dolaşımdaki sürate bakın…
Bu zararsız bir haber dolaşımıdır.
Başka örnek vereyim.
Yine İsviçre ama hangi kent olduğunu hatırlamıyorum.
Adıyamanlı tipin birisi “Türkiye’de TKEP yok, yok olmuş” diyor ve köylüler de bu tür sözlere çabuk inandıkları için çevresini biraz etkiliyormuş. Bir arkadaş şöyle bir öneri yaptı:
Evini biliyoruz (galiba Gölbaşı’nda kalıyordu). Oradaki arkadaşlar bir gece kapısının altından illegal çıkan Birlik Yolu ve Komünist’i atıverseler iyi olur.
Fena fikir değil ama nasıl yapacağız?
İstanbul’da sadece benim bildiğim adrese mektup yazmam gerekiyor. Haberleşmede telefon kullanmıyoruz. Daha doğrusu sadece onlar beni arayabiliyor ve kısa konuşuyorlar.
Mektup yazacağım, oradaki MK üyesi Adıyaman’dakine ulaşacak ve isteğimizi aktaracak… Bu en az bir ay hatta daha uzun sürer. Bu arada o tip izne gidip gelmiş olur.
Aklıma yan ilişkiler geldi ve sordum:
Sen orada sorumlu olana ulaşamaz mısın?
Tahmin ettiğim gibi, evet, dedi.
Ülkede kim nerede sorumlu durumdadır, ülke dışındaki taraftar bile biliyor. Büyük kentler için bu düzeyde bilgileri olmayabilir ama geldikleri küçük kentleri, ilçeleri, ve köyleri biliyorlar. Zaten eskiden beri birbirlerini tanıyorlar.
Telefon et, uygun bir dille konuş dedim.
Yaptı ve tamam diye haber verdi.
İki gün sürdü.
İzne gidince bir gece kapısının altından atılan illegal yayınları gören kişi, İsviçre’ye döndüğünde “bunlar her tarafta örgütlü” diye ortalığı birbirine katıyordu.
Köylünün aklı gözündedir ve gördüğünden hareketle hemen genelleme yapar.
Bu yan ilişki dedikodu, yalan, her çeşit uydurma bilgiyi iletmek için de kullanılabilir.
Kanal var, kullanma amaçları farklı olabilir.
|