Engin Erkiner: Kadın DAC’nin en tanınmış yazarı, Batı Almanya’da da tanınıyor, ek olarak ABD ve Avrupa genelinde de… Anna Seghers’in yapıtlarının tirajı 20-30 bin arasındayken Bölünmüş Gökyüzü 160.000 tiraja ulaşıyor. Kadınla ilgili her şeyi okumak istiyorum. Toplu Yapıtları 12 cilt, ek olarak hakkında yazılmış İngilizce ve Almanca çok sayıda yapıt bulunuyor. İki biyografisi var, ikisini de okuyacağım. Konuşmalarını ve kısa makalelerini içeren başka yapıtları da bulunuyor. 50 yıl evli kaldığı eşi Gerhard Wolf ile ilişkilerini anlatan kitabı da okuyacağım. Kadın, Duvar’ın yıkılmasından çok sonra (2011) 82 yaşında ölüyor.
Dünya edebiyatı çerçevesinde görülüyor, yapıtları 40 dile çevriliyor.
İlgimi bu temelde açıklamak mümkün değildir.
Kadın yazmayı terapi olarak görüyor. İnsanı sıkıntılardan kurtaran bir terapi…
Aynı görüşteyim. İyi bir psikolojiye sahipsem bunda sürekli yazmamın büyük rolü vardır. Benim için yazmadan yaşamak mümkün değildir ya da yazmak için sürekli öğrenirim. Burada yapılması gereken öğrendiğini tekrarlamak değildir; yorumlayarak, başka konularla bağlayarak aktarmaktır.
İkincisi, kadındaki bireysellik vurgusudur. Edebiyat ilişkileri içindeki bireyi anlatmalıdır. DAC’deki sosyalist gerçekçiliğe –ya da toplumcu gerçekçilik- asıl itirazı buradan kaynaklanır. Zamanın sosyalist toplumu bireyi boğmakta, bireyselliğini yaşamasını engellemekte, kendini gerçekleştirmesini imkansızlaştırmaktadır. Düşünün ki DAC’de edebiyatta “ben” yerine “biz” denilmesi tercih edilmektedir.
Gerçekte bu durum bireyselliği iyice geriye iten Marksizmin büyük sorunudur. Marksizmin birey teorisi var mıdır; vardır ve yanlıştır. Bireyin ancak toplum içinde yaşayabilecek olması, kendini ancak toplum içinde gerçekleştirebilmesi bireyselliğin gerilere itilmesini gerektirmez.
Sosyalizm tarihinde bireylerin büyük rolü vardır. O kadar ki, o bireyler olmasaydı, devrim olmazdı. Lenin’in Rus devrimindeki belirleyici rolünü karşıtları –mesela Troçki- bile kabul eder. Fidel Castro olmasaydı büyük ihtimalle Küba devrimi gerçekleşmezdi. Belirlemeyi yapan Guevara’dır. Benzer durum Mao için de söylenebilir. Ho Chi Minh’in Vietnam devrimindeki rolü de benzerdir.
Marksizm bireyin tarihteki rolünü küçümser ve önemli devrimlerde bireylerin oynadığı vazgeçilmez rol konusunda ise susmak zorunda kalır.
Tarihin normal akışı içinde filanca olmazsa falanca olur ve bu doğrudur ama büyük olaylarda bireylerin yetenekleri ve kişilikleri gelişmelerin şu veya bu yönde olmasını önemli oranda etkileyecektir.
Wolf’un yapıtları için yapılan eleştirileri tahmin etmek zor olmasa gerektir. Mesela büyük beğeni toplayan Bölünmüş Gökyüzü bazı eleştirmenler tarafından küçük burjuvaca bir roman olarak değerlendirilir (Bu roman toplumcu gerçekçilikten ayrılan yanlarına rağmen SED –Almanya Sosyalist Birlik Partisi- tarafından da övülecektir). Yıllardan beri şunu savunurum: sosyalizm mücadelesinde akıllı bir küçük burjuva, ahmak bir komünistten daha yararlıdır. Bazıları o kadar ahmaktır ki, “ahmak komünist” denildiğinde burada belirleyici olanın birinci kelime olduğunu bile anlayamaz.
Ahmağın biriysen gerisi o kadar da önemli değildir.
Wolf başlangıçta tipik bir parti komünistidir ama 30’lu yaşlarda bu çizgiden ayrılmaya başlar. SED yöneticilerinden de gelen ağır eleştirilere karşı çizgisini sürdürür.
O, toplumcu gerçekçilikten ayrılır ama sosyalizmi savunmaktan ayrılmaz. Anladığı farklı bir sosyalizmdir ama her durumda imkanı olduğu halde Batı Almanya’ya gitmeyecektir.
Daha okumam gereken kitaplar var ama şimdiye kadarkilerden anlayabildiğim kadarıyla kadın işçi sınıfını tanıdığı oranda bu sınıfa atfedilen öncü role inanmamaya başlar.
Toplumcu gerçekçi edebiyatın temel ilkelerinden olan pozitif kahraman anlayışını reddeder. Bu konuda yalnız değildir. Mesela Bölünmüş Gökyüzü’ndeki kadının –Rita- sevgilisinden ayrılıp DAC’de kalırken yaşadığı çelişkiler ahmak komünistler tarafından eleştirilmiştir. Rita sonuçta pozitif bir kahramandır ama git-gel yaşar. Bu durum çok sayıda bireyde görülen bir özelliktir ve düz pozitif kahraman olmaz.
Christa Wolf’un farklı bir sosyalizmi savunması, artan oranda zamanın resmi sosyalizm anlayışından uzaklaşması, sosyalist gerçekçi akımı terk etmesi ama sosyalist kalması ve bunu pratikte de göstermesi; sadece bu kadarı bile büyük ilgi duyulması için yeterlidir.
|