Barış mücadelesinin sorunları (2) Drucken
Geschrieben von: Erkiner   
Mittwoch, den 08. Dezember 2010 um 19:28 Uhr

Engin Erkiner: Yıllar önce bir ABD generali şöyle demişti: “Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü ordusudur.”

AKP, Genelkurmay’ın bağımsız hareket olanaklarını kısıtlıyor, ama Türkiye eskisinden daha da hızlı silahlanıyor. Böylesine bir silahlanma akla ister istemez “kime karşı ve ne için” sorularını getiriyor.

 

 

Türkiye ordusu, 1990’lı yılların sonlarından beri, iki komşu ülkeye karşı aynı anda savaşabilecek durumdadır. Bu durumda daha fazla silahlanmanın ne gereği var, diye sorulabilir.

 

Türkiye ne kadar silahlanırsa silahlansın, Rusya Federasyonu ile herhangi bir silahlı çatışmaya giremez. Ne yaparsa yapsın rakibinin askeri gücüne erişemez.

Geriye tehlikeli sayılabilecek askeri güç olarak sadece İran kalmaktadır.

Türkiye, füze kalkanının yanı sıra, bağımsız olarak kullanılabilecek hava savunma silahları edinmeye çalışıyor. Bunların başında füzesavar füzeler geliyor. Patriot füzelerinin alımından şimdilik vazgeçildi ama bunun yerine daha ucuz başka füzeler üzerinde duruluyor.

Türkiye’nin ikinci büyük silah yatırımı oldukça ilginçtir: Saldırı helikopterleriyle ilgili olarak bir İtalyan firmasıyla üç milyar Dolarlık anlaşma yapılmıştır.

Bu helikopterler operasyon amaçlı olarak alınmaktadır. Güney Kürdistan’a ve Kandil’e yönelik olarak potansiyel operasyon silahı olmalarının yanı sıra, ülkeyi boydan boşa geçecek Nabucco doğal gaz boru hattının korunması için de kullanılacaklardır.

Hükümet ve Genelkurmay eğer istediği anlaşmaları yapabilirse, Türkiye önümüzdeki on yılda bölge ülkelerine kısa menzilli füzeler ihraç etmeye başlayacaktır.

Sadece bölge ülkelerinden söz etmek kısıtlayıcı olabilir. Unutulmamalıdır ki, sadece Azerbaycan ordusunun değil, Nijerya ordusunun eğitiminde de Türk subayları yer aldılar.

Ordu eğitimi basit bir askeri eğitim değildir. Bu eğitim ilgili ülkede önemli ilişkilerin kurulmasını veya var olanların sağlamlaştırılmasını da sağlar.

Türk silah sanayisinin ihracat hedefleri arasında mutlaka bazı Afrika ülkeleri de vardır.

Silah satmak, silah alacak müşterilerin varlığını gerekli kılar.  Gerçek ya da yapay savaş tehdidi ya da savaş olunca, silah satmak kolaylaşır.

Suudi Arabistan, İran’a karşı silahlanmak amacıyla ABD’den milyarlarca Dolara mal olacak savaş uçakları alıyor.

Silah satışında Türkiye’nin ABD, Rusya Federasyonu, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi büyüklerle rekabet etmesi mümkün olmasa bile, kendisine uygun pazarlar bulması zor olmayacaktır.

AKP’nin dış politikada her alana girmeye yönelik atak politikası genellikle beklenilen sonuçları vermemekle birlikte, bu politikanın sürekli olarak ticari ilişkilerin geliştirilmesi çabasıyla birlikte yürütüldüğünü gözden kaçırmamak gerekir. Bu ilişkilerin bir bölümünün de silah satışı amacıyla kurulduğu açıktır.

Orduda profesyonelliğin artırılması planlarının yapılması ve bir oranda uygulanması da ülkenin artan oranda silahlanmasıyla yakından ilgilidir. Teknolojik olarak sürekli gelişen modern silahları kullanmak, en fazla iki yıl askerlik yapan kişilerin işi değildir. Bunun için profesyonel askerler gerekir.

Gözlerimizin önünde savaş sanayisi ve artan oranda modern silahlarla donatılan bir ordu kuruluyor.

Bu amaçla milyarlarca Dolar harcanıyor ve daha da harcanacak…

Türkiye ekonomisi artan oranda askerileşiyor. Silah üretiminin ve ihracatının önemi önümüzdeki yıllarda belirgin olarak artacaktır.

Bu ülkenin en önemli ihraç ürününün ordu olduğunu AKP de kabul ediyor. Genelkurmay ile hükümet arasında bu konuda herhangi bir çelişki bulunmuyor.

Barış hareketinin konuları son on yılda önemli oranda büyüdü, ancak bu büyüklüğe uygun bir bakış açısı ve politika üretimi olduğu söylenemez.

Barış hareketi gözlerini ülke yönetiminin dış faaliyetlerine, artan oranda silahlanmaya, silah sanayisi kurulmasına ve silah ihracatına çevirmelidir.

Ek olarak, Türk ordusunun ülke sınırları dışındaki faaliyetleri de barış hareketinin gündeminde yer almalıdır. Bunun da ilk adımı, bulunulan yerde ne yapıldığını sürekli izlemek ve analiz etmektir.

Afganistan’da bir ordu birliği var. Ülke ordusu ve polisine yönelik eğitim hizmeti veriyor, ancak barış hareketinin ilgi alanına girmiyor.

Güney Kürdistan’da yıllardan beri bulunan büyük bir askeri birlik var.

Türk savaş gemileri Somali açıklarında “korsan kovalamak” gerekçesiyle uluslar arası ticaret yollarının güvenliği için görev alıyorlar.

Türk ordusu, ek olarak, “barış gücü” kapsamında birkaç ülkede askeri birlik bulunduruyor.

Bunların hiç birisi barış hareketinin ilgi alanına girmiyor.

Savaşla ilgili geniş bir faaliyetin küçük bir bölümüyle ilgilenen barış hareketi durumundayız ve ilgi alanımızı vakit geçirmeden genişletmek zorundayız.