KÜRTLER TÜRKLERİ KANDIRIYOR MU? Drucken
Geschrieben von: Erkiner   
Freitag, den 30. Juli 2010 um 21:47 Uhr

Engin Erkiner: Çok sayıda Türkün kafasında Kürt özgürlük hareketiyle ilgili şu saptama var: “Bunlar bizi kandırmaya çalışıyorlar. Birlikte yaşamak gibi bir istekleri bulunmuyor. Bunun yerine aşamalı olarak ayrılmayı hayata geçirmeye çalışıyorlar.” “Neye dayanarak böyle bir düşünceye sahipsin?” sorusuna verilecek yanıt ise yaklaşık 20-25 yıl öncesinden gelir:

“O zaman bağımsızlık istiyorlardı, ayrı devlet istiyorlardı. Bunun gerçekleştirilmesinin zor olduğunu görünce aşamalı olarak aynı hedefe varmaya çalışıyorlar.”

20-25 yıl önce söylenenleri bugüne taşıyarak düşünmek doğru değildir. Bu süreç içinde çok şey değişti. Kürtler de değişti, bu ülkedeki Kürt sorunu da değişti.

20-25 yıl önce Kürt sorunu büyük oranda bölgesel bir sorundu. Aradan yıllar geçtikten sonra o bölge (Kuzey Kürdistan) coğrafi olarak duruyor, ama nüfusu durmuyor. Ordu başta olmak üzere açık ve gizli bütün devlet güçleri Kürtleri bulundukları küçük yerleşim birimlerinden göçe zorladılar. Ekonomik koşulların iyice zorlaşması da göçü ek olarak hızlandırdı.

Kürtler önce büyük kentlere –özellikle Diyarbakır- göç ettiler. Önemli bir bölümü de buradan Batı kent ve kasabalarına yöneldiler. Başka bir deyişle, Fırat’ın doğusu Fırat’ın batısına boşaldı. Kuzey Kürdistan’daki nüfusu azaltarak Kürt sorununu çözebileceklerini zannedenler, gerçekte sorunu Türkiye’nin her tarafına yaydılar.

20-25 yıl önce Kürtlerin en fazla yaşadıkları kent Diyarbakır idi, şimdi İstanbul oldu.

Adana, Mersin, Bursa, İzmir gibi büyük kentlerin yanı sıra, ülkenin güneyindeki ve batısındaki çok sayıda kasabada da Kürt mahalleleri oluştu.

Bir yandan savaş sürerken, bir yandan da Kürt ve Türk halkları eskisinden daha fazla yan yana, birlikte yaşıyorlar.

Bu birlikteliğin getirdiği sorunlar, bu sorunları kaşıyanlar, azgın Türk milliyetçiliği temelinde örgütlenmeye çalışanlar var. Sorunların varlığı, 20-25 yıl öncesine göre daha yakın ve birlikte yaşamayı ortadan kaldırmıyor.

Artık “birlikte yaşamak istemiyoruz” demek eskisine oranla daha zor…

Zorunlu göç sonucu gidenlerin büyük bölümünün yerlerine geri döneceğini düşünüyorsanız, tarih bunun tersine örneklerle doludur.

İç göç sonucunda da olsa başka bir alana yerleşmek, çocukların orada doğması ve sosyalize olmaları, zamanla farklı alışkanlıklar edinmek ve eski hayat tarzına az çok yabancılaşmak… İç ve dış bütün göçlerde görülen olgulardır. Zaman geçtikçe gidilen yerdeki yerleşiklik artar.

Bu durumda Fırat’ın batısındaki Kürtlerden “kurtulmak” ancak sürekli baskı, tehdit ve etnik temizlik girişimleriyle gerçekleşebilir ki, bununla da sonuç alınamaz. Son olaylardaki protestoların da gösterdiği gibi, Kürtlerde baskılara karşı koyabilecek, sinmeyecek bir kitle bulunuyor.

Bu nedenle etnik temizlik tehditlerinin bazı ırkçı Türklerde “niyet ifadesi” olmanın ötesinde anlamı bulunmuyor. Daha büyük tehlike, Fırat’ın batısındaki çeşitli yerleşim merkezlerinde yan yana yaşayan ama ilişkisi zayıf paralel toplumların oluşmasıdır.

Böyle bir tehlikeli süreç giderek daha hızlı gelişmektedir.

Gelecek yazıda bu konu üzerinde durmaya çalışacağım.