SORUN SÜRECE DAHİLDİR Drucken
Geschrieben von: Erkiner   
Mittwoch, den 03. April 2013 um 19:45 Uhr

Engin Erkiner: Başbakan Tayyip Erdoğan, “sorunu çözeceğiz, barışı sağlayacağız” diye ortaya çıktı ama kısa zamanda sürece uygun kavramlara bile sahip olmadığı görüldü.

29 yıldır süren savaşın bitirilmesinin kanun-kanunsuzluk ikilemi içinde mümkün olmadığını bile anlamadığı görüldü.

Son basın toplantısında söyledikleri bunun kanıtıdır. Başbakan, “silahlarını bırakarak ülkeden çıkmaları gerekir” dedi ve gerekçe olarak da “silahlı olarak sınır geçmenin suç olduğunu, ordunun bu durumda müdahale edeceğini” söyledi.

Başbakan, pasaportsuz sınır geçmenin de suç olduğunu düşünemedi.

Sorun düşüncesizlik ya da aklına geldiği gibi konuşmak değil…

Başbakan ve partisi AKP yeni sürecin kavramlarına sahip değil…

Başka bir deyişle kafalarında sürece ilişkin açık bir plan bulunmuyor.

Eski yöntemlerini tekrarlıyorlar: bir plan yapıyorlar ve bunu karşı tarafa dayatıyorlar.

Bu plana uyulmayınca da “neden uymuyorsunuz?” diye kızıyorlar.

Muhalefet partilerini, PKK’yi ve farklı görüşlerdeki değişik kuruluşları suçlayarak bir yere varamazsınız.

Madem ki hükümetsiniz ve “büyük sorumluluk taşıdığınızı” söylüyorsunuz, o zaman yapılacak olan ortaya açık bir çözüm planı koymaktır.

Bu plan üzerinde tartışılır, kimin neyi savunduğu ortaya çıkar, planda eksiklikler varsa tamamlanır ve barış için yola çıkılır.

CHP ve özellikle de MHP’nin kullandığı üsluba bakıldığında, üç parti arasında tartışmanın öne çıkacağı ve asıl sorunun geri plana atılacağı tehlikesi karşısında olduğumuz görülüyor.

Bu tehlikeye karşı süreci ileriye götürecek en iyi çözüm; kanun, barış sürecidir, saptamasını yapmaktır. Kanunların yorumlanması ve uygulanması bu sürece bağlı kılınmalıdır. Aksi durumda işin içinden çıkamaz, kendi kendinizi açmaza sokarsınız.

“Silahlı olarak ülke dışına çıkmak suçtur” derken, pasaportsuz sınır geçmenin de suç olduğunu unutuverirsiniz.

Konuya başka bir yönden yaklaşmak daha çözücü olacak…

AKP’nin açık bir planı bulunmuyor; CHP derseniz her zamanki tutumuyla ne yapacağı belli olmayan bir parti görünümü çiziyor; MHP ise artan oranda şiddet dilini kullanmaya yöneliyor.

“Bunlar barış sürecini engellemek istiyorlar” denilebilir ama böyle bir saptama  yetersizdir.

Ülkenin en önemli sorununu çözmek için şu veya bu şekilde harekete geçildiğinde, çözüm sürecine karşı çıkan, onu engellemek isteyenler de olacaktır.

Bırakın ülkenin en önemli sorununu, herhangi bir sorun konusunda bile normal olan budur.

Birileri sorunun çözümüne karşı çıkacak ve hatta süreci sabote etmeye çalışacaktır.

Önemli bir sorunun çözümünü sorunla ilgili bütün tarafların baştan itibaren onaylamasını beklemek hiç gerçekçi değildir.

Bunun yerine; sorun, çözüm sürecine dahildir, çerçevesinde düşünmek gerekir.

Önemli bir sorunun çözümüne engel çıkaranlar, süreci sabote etmek isteyenler, sürece dışarıdan müdahale etmiyorlar.

Onların çıkardıkları engeller çözüm sürecine dahildir. Bu engeller aşılabildiği oranda süreç de ilerleyecektir.

Bu durumda, “sorunu çözmek istiyorduk ama engel oldular” denilmez; “çıkarılan engelleri aşamadığımız için sorun çözülmedi” denilir.

Burada söz konusu olan cümlenin tersten söylenmesi değil, farklı bir bakış açısıdır.

Burada sorununun çözümünü kararlı olarak sahiplenen öznenin bakış açısının belirleyici olması söz konusudur.

Başbakan ve AKP kararsız ve plansız; muhalefet partileri ise değişik oranlarda çözümden çok çözümsüzlük yönünde çaba gösteriyorlar.

Barış sürecine yandaş olan toplumsal kuruluşlar var, karşı olanlar da var.

Herkes savunduğu görüş doğrultusunda çözüm ya da çözümsüzlük için bir şeyler yapıyor.

Normal olan da budur.

Başka ne bekleniyordu?

Barış için çözüm konusunda herkesin destek vermesini beklemek hiç gerçekçi değildir.

Kimsenin hakkını yemeyelim: herkes barış istiyor.

“Silahları bırakıp teslim olun” denildiğinde, bu da bir çeşit barıştır.

“Silahlarınızı bırakıp gidin ve ne istiyorsak onu yapın” anlayışı da bir çeşit barışı savunmaktadır.

Farklı güçler arasındaki mücadele, barış değil, “hangi barış” çerçevesinde yürüyor.

Yıllardan beri denenen ama başarılamayan gerillayı askeri olarak imha politikası da sonuçta barış amaçlıydı.

Başarılı olunabilseydi sonuçta barış gelirdi, ama nasıl bir barış?

Yenmek ve yenilmek kavramları çerçevesinde kalıcı, tarafların üzerinde uzlaşabildiği bir barış yapılmaz.

Yenen taraf yenilenle barış yapmaz, isteklerini dikte ettirir.

Sonuçta burada da ulaşılan barıştır; ama kırılgan ve her zaman bozulabilecek bir barış…

Gün gelir, güçler dengesi değişir ve savaş yeniden başlar.

Başbakan, hükümet ve AKP askeri imha politikasının sonuç vermediği bir kere daha görülünce, yeniden barışın sağlanması gerektiği noktasına geldiler.

Bu seferki barış için çözüm çabası, barış umudunun toplumda dikkate alınması gereken bir heyecan yaratmasından hareketle, önceki örneklere göre daha ciddi gibi görünüyor.

Bu süreci engellemek, baltalamak isteyenler olacaktır.

Bu tür karşı çabalar da çözüm sürecinin içindedir ve bunlar aşılabildiği oranda çözüm ve barış gerçekleşecektir.

 

 

 

Zuletzt aktualisiert am Mittwoch, den 03. April 2013 um 19:47 Uhr