|
Engin Erkiner: Zordur, kabul ama başka ülkelerin edebiyatlarında komünist partisi üyesi yazarlar arasından insanların nasıl faşist olduklarını anlatanlar çıkmıştır. Burada yapılan politik ve sosyolojik tahlil değil, edebiyattır.
Önceki yazılarda defalarca belirtmiştim. Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde bazı yazarlarla –mesela Anna Seghers, Christa Wolf- iktidardaki parti SED arasındaki önemli tartışma konularından birisi çok sayıda gencin nasıl Nazi olduğunun edebiyatta karşılığını bulması gerektiği ya da bunun önemsiz olmasıdır.
Komünistler Nazileri en fazla anladıklarını sandıkları zamanda bile anlayamadılar. Faşizm tekelci burjuvazinin en militarist, en sağcı kesiminin açık terörist diktatörlüğüdür; bunu anladık ama Nazilerin büyük toplumsal tabanı kimlerden oluşur ve neden bunlardan oluşur sorusunun cevabı yoktur. Naziler gençlik hareketidir, çok sayıda genci etkilemişlerdir. Dahası, Naziler Almanya işçi sınıfından da çok sayıda insanı saflarına almıştır. Berlin’deki Nazilerin saldırgan örgütü SA’ların yaklaşık üçte biri komünist partisinden ya da o çevreden gelmedir.
Gençlerin ya da genel olarak insanların Nazi olmasının sosyalist yazarlar tarafından anlatılması önemlidir. Edebiyatın anlatmaması gereken konu yoktur. Bazı konuların anlatımı kolay olmayabilir ama edebiyatın eğitici işlevi de varsa eğer, anlatmalıdır.
Keşke sayısı az olmayan sosyalist yazarlardan bazıları faşistleri de anlatsaydı…
Bırakın ilerici edebiyatı, sosyolojik olarak bakıldığında faşistler ne düşünürler, neyi savunurlar; merak eden kaç kişi vardır?
Tanıl Bora ve şimdi adını hatırlamadığım bir kişinin MHP ile ilgili onların yayınlarından hareketle yaptıkları incelemeler vardır, bildiğim kadarıyla başka da yoktur.
Faşistler hakkında yazabilmek için onların arasında yaşamış olmak gerekmez. Yayınlarını incelersiniz, birkaç yazarları vardır, onları okursunuz ve bu bilgi temelinde kurgu yaparsınız. Bize göre olumsuz olan tiplerin de kendi rasyonellikleri vardır. En başta bunun farkında olmak gerekir.
Başka bir örnek…
Gerilla romanları var. Gerçi büyük bölümü “fotokopi roman” kategorisine girer. İnsanların ve yerlerin isimleri değişir, gerisi aynıdır. Birisini okudunuz mu, çoğunu okumuş olursunuz.
Bildiğim kadarıyla korucular edebiyatta anlatılmamıştır.
Korucular da gerçekliktir; sayıları bir ara aileleriyle birlikte neredeyse yarım milyondu (fazla da olabilir).
Bunları korucu olmaya götüren sadece baskı ve para olmasa gerektir.
Hainler, satılmışlar vb. diyebilirsiniz ama bu belirlemeler onları anladığınızı göstermez.
Bazı insanlar anlamayı kabul etmekle eş görüyorlar ki ilgisi yoktur.
Edebiyatın toplumun anlaşılmasına kendi kanalından destek olmasını, insanların zihnini açmasını istiyorsanız, her konuyu anlatabilmelisiniz. Öykü, roman, şiir; hepsi olabilir.
Sadece kahramanlık anlatıları insanlara fazla bir şey öğretmiyor. Bunların çoğu da birbirinin neredeyse aynısıdır.
|