FAŞİZMDE HALK DA DEĞİŞİR PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Mittwoch, den 08. Oktober 2025 um 18:09 Uhr

Engin Erkiner: Konu değişik kereler politik ve sosyolojik metinlerde yer almış olmasına karşın edebiyata yansımadı. Yolun Sonu romanında ve Adını Unutan Sokak adlı öykü kitabındaki bir öyküde konuyu işlemiştim ama aslında roman hacminde işlenmesi gerekirdi.

 

Kırdan kente gelen ve varoşlarda yerleşen insanlar gecekondularını bölgedeki devrimcilerle birlikte yaptılar. Onları bölgeden çıkarmaya gelen polis ve jandarmaya karşı birlikte direndiler. 12 Eylül’den sonra kalacak yer bulamayan devrimcilerin bir bölümü bu gecekondulara gittiklerinde genellikle içeri alınmadılar.

Faşizmde halk da değişiyor.

Olayı konu aldığım bir öyküde hapisten çıkan bir devrimci eski gecekondu bölgesine gidiyor. Bölge apartman dolu. Kaçak gecekondu yapanlar ardından arazinin tapusunu almışlar ve birkaç daire karşılığında apartman yaptırmışlar. Çok kişi böylece köşeyi dönmüş. Devrimci, mahallede dolaşırken bir tanıdığına rastlıyor. Adam, “Buralarda fazla dolaşma, tanırlarsa ihbar ederler” diyor.

Bu değişimi sadece baskı ve korkuyla açıklamak mümkün değildir. Bu nedenle çok sayıda devrimci on yıl kadar hapis yattıktan sonra başka bir dünyaya çıktı. İnsanlar, ilişkiler, değer yargıları; çok şey değişmişti.

Faşizme karşı direniş değişik yönleriyle çok sayıda edebiyat yapıtında konu alındı ama halktaki değişim de edebiyata yansıdı mı, en azından ben bilmiyorum.

Direniş romanlarının önemli bölümü için de “fotokopi romanlar” denilebilir. Kişi ve yer adları değişmektedir, gerisi aynıdır.

Konu edebiyatta işlenmediği gibi giderek unutuldu denilebilir.

Benzer tartışma Demokratik Almanya Cumhuriyeti edebiyatında ayrıntılı olarak yaşanıyor. İktidardaki parti (SED) yazarlardan geçmişle uğraşmayı bırakmalarını, sosyalizmin kuruluşunu anlatmalarını istiyor. Yazarların bir bölümü ise –mesela Anna Seghers, Christa Wolf- Nazizmin gençlik hareketi olduğunu, tabandan yükselerek geliştiğini, bu gençleri Nazilere çeken neydi sorusunun cevaplandırılması gerektiğini, edebiyatta konunun işlenmesini savunuyorlar. DAC edebiyatını anlatan bir kitapta güzel bir belirleme okumuştum. Yazar Nazilerin iktidardan uzaklaştırıldığını, Almanya’nın bir bölümünde sosyalist iktidar kurulduğunu ama ülkenin her yerinde Nazizmin bireylerde sürdüğünü belirtiyordu.

Yerinde bir belirlemedir.

İktidar değişince yıllardır içselleştirilen kültür de değişmiyor.

Anna Seghers’in Der Kopflohn adlı yaklaşık 200 sayfalık romanını kütüphaneden aldım. Okumaya başlayacağım. Romanda, başka bir yerde özetini okuduğum kadarıyla, bir Alman köyünde insanların Nazileri desteklemeye nasıl yöneldiğini anlatıyormuş.

12 Eylül’ün ardından faşist cuntanın halkta bulduğu önemli destek sadece korku ve baskıyla açıklanamaz. 12 Eylül öncesine dayanan açıklaması vardır ama edebiyatta işlenmemiştir.

Bu arada ilginç bir şey öğrendim.

Anna Seghers’in 7. Haç isimli romanı vardır (Türkçesi de var). Burada bir toplama kampından kaçan yedi kişi anlatılır. Seghers Meksika’da sürgündeyken romanı İngilizceye çevrilir ve ABD’de basılır. ABD o sırada Almanya ile savaş halindedir. ABD Savunma Bakanlığı romandan çok sayıda satın alıp bütün askeri birliklere dağıtır.

ABD ordusunda Nazizme karşı savaşan az sayıda Alman da yer almaktadır. Bunlardan birisi Christa Wolf’a şunu anlatır:

“Almanya’ya girdik. Mainz kentine geldiğimizde miğferimi çıkarıp Anna Seghers’i selamladım.”

Seghers, Mainz doğumludur.

İki Almanya’nın birleşmesinden yıllar sonra Mainz kenti sürekli mücadelenin ardından Seghers’i “Ehrenbürger” (onurlandırılan yurttaş anlamında) kabul etti.

 

Zuletzt aktualisiert am Mittwoch, den 08. Oktober 2025 um 19:20 Uhr