İNSANLAR ÖNCE DUYGULARIYLA KARAR VERİRLER PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Donnerstag, den 06. März 2025 um 19:21 Uhr

Engin Erkiner: Bunu Bölünmüş Gökyüzü’nde bir kere daha gördüm. Anna Seghers de Christa Wolf ile bu konuda aynı görüştedir. İkisi de toplumcu gerçekçiliğin prototiplerine karşı çıkarlar. Önce duygularıyla karar vermek edebiyatta parti çizgisine karşı çıkmak anlamına da gelir.

Bölünmüş Gökyüzü’nde Rita sevgilisiyle birlikte Batı Berlin’e gitmez, Doğu’da kalır.

Rita politik bir insan değildir. Gitmemesinin nedeni de alıştığı çevreden, iş arkadaşlarından ayrılmak istememesidir. Batı Berlin ona yabancı gelir.

Burada kalma kararı kapitalizm-sosyalizm karşılaştırmasıyla değil, duygularla verilmiştir.

Sevgilisinin de duygularıyla ters yönde karar verdiği söylenebilir. Sosyalizmde aksiliklerle karşılaşmıştır, haksızlığa uğradığını düşünmektedir ama insan buna rağmen yine de kalabilir; o kalmamıştır.

Kaç tane devrimci şu veya bu örgütte bulunmayı o örgütün görüşlerini öğrendikten sonra karar vermiştir? Kararı öncelikle arkadaş çevresi, ailede devrimci varsa o kişi, yaşanılan bölgenin özellikleri belirlemiştir.

Mesela bir bölgede filanca örgütün hakimiyeti varsa, yeni devrimci olanlar genellikle o örgütten olmayı tercih ederler.

Bambaşka bir alanda da benzer durum vardır: Batı Avrupa ülkelerinden İslam Devleti’ne katılanlar büyük oranda dindar insanlar değildirler. İçinde yaşadıkları ortamla değişik sorunları vardır, İD sunduğu hayat tarzıyla çekici gelmektedir ve bu örgüte katılırlar. İslamın İD tarafından yapılan yorumunu daha sonra öğrenirler.

Önce tercih yapılmış, o tercihin ilkeleri daha sonra öğrenilmiştir.

Romanda beni neyin rahatsız ettiğine gelince…

Bölünmüş Gökyüzü’nde esas olan günlük hayattır, politik mücadele epeyce arkadan gelmektedir. Christa Wolf da değişik yazılarında edebiyattın günlük hayatın içinden anlatılması gerektiğini belirtmiştir.

Romandaki yer isimlerini, fabrikanın bazı özelliklerini, birkaç politik cümleyi değiştirin ya da çıkarın; aynı olaylar Batı Almanya’da da geçiyor olabilir…

Bira içmeleri, Noel kutlamaları, birbirlerine hitap şekilleri, tartışma tarzları tipik Almandır denilebilir.

Demokratik Almanya Cumhuriyeti iddialı bir ülkedir. Yeni bir Alman ulusu yaratılacaktır. Her alanda Batı Almanya kapitalizminden üstün olduğu gösterilecektir ama bunları romanda bulamazsınız.

Romanda parti çizgisi yoktur. Bu anlaşılabilir ama politik mücadelenin günlük hayatın içinde neredeyse kaybolmasını yadırgadım.

Sosyalizm günlük hayatı politikleştirmelidir. Bunun nasıl yapılabileceği toplumuna göre değişir ama politik mücadele günlük hayatın hissedilir ve önemli bir parçası olmadığı zaman o mücadelenin hedefleri de giderek söner.

Bu hedefler parti toplantılarıyla, parti yetkililerinin uzun konuşmalarıyla günlük hayata yeterince giremez. Yukarda günlük hayat yürürken aşağıda da politik mücadele kendisini hissettirecektir. Burada önemli olan sürekli tartışmak, politik konuları konuşmak değildir; politika hakkında hiç konuşulmasa bile onun kendisini hissettirmesidir.

Romanda politikanın kendisini hissettirdiği tek yer fabrikanın plan hedeflerine ulaşamamış olmasıdır. Sayfalardaki başka birkaç belirleme ise genelin içinde kaybolup gider.

Burada anlatmak istediğim sürekli politik ajitasyon değildir, bu insana sıkıntı verir ve bir süre sonra da kimse dinlemez olur.

Hayatta büyük bir amaç var ve bu amaç kişilerde ve kişiler arasındaki ilişkilerde bir şekilde kendini hissettirmelidir.

Bunu nasıl yapabileceği yazara bağlıdır.

 

Bölünmüş Gökyüzü sosyalist ülkelerdeki genel sorunu –muhtemelen farkında olmadan- yansıtmıştır denilebilir. Mücadele işyerindedir (plan hedeflerinin tutturulması, bu amaçla yapılan konuşmalar, tartışmalar); paydostan sonraki hayatla Batı’daki hayatın pek farkı yoktur.