SOSYALİST GERÇEKÇİLİK; YÜKSELİŞ VE DÜŞÜŞ PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Samstag, den 22. Februar 2025 um 20:07 Uhr

Engin Erkiner: Bu başlıkta bir video yayınlamaya hazırlanıyorum. enginerkiner.org sitesinde sağ üstteki arama yerine sosyalist gerçekçilik yazarsanız sosyalist gerçekçilikle ilgili iki yazı çıkıyor: Lunaçarski’nin yazısı ve Küba Yazarlar Birliği’nde yapılan söyleşi…

Ülkemizdeki marksistler ne çare ki fazlasıyla bilgisizler…

Mesela sosyalist gerçekçiliği savunuyorlar diyelim…

Birincisi; Maksim Gorki tarafından ortaya atılan bu edebiyat akımının sosyalizmde yeni insanın ortaya çıkarılmasıyla ilişkisini,

İkincisi; sadece bir edebiyat akımı değil aynı zamanda partinin sanatla ilgili teorisi olduğunu,

Üçüncüsü; etkisinin azalmasında sosyalist toplumların ve komünist partilerin güçten düşmesi ve giderek iktidarı kaybetmesiyle olan ilgisini

Bilmezler.

Dahası; bu konuda yazılmış çok sayıda yapıtla da ilgileri yoktur.

Anlıyorum, bu yapıtları okuyabilmek için yabancı dil bilmek gerekiyor ama tek dille ne bugünün ne de geçmişin kavranamayacağını herhalde biliyorsunuz.

Dördüncüsü; sosyalist gerçekçilik uygulamasında hangi sorunlar yaşandı, başlangıçta bu çizgide yapıtlar veren bazı yazarlar giderek bu anlayıştan neden uzaklaştılar?

Sosyalist gerçekçiliğin sosyalist ülkelerdeki tarihi nasıldır?

Bu akımı savunanların neredeyse tamamı Maksim Gorki ve sonrasındaki yıllarda kalmışlardır.

Bu edebiyat akımı sosyalist iktidarın bulunduğu bütün ülkelerde uygulandı.

Sadece bir edebiyat akımı değil, rakipsiz ve sosyalist devlet tarafından desteklenen bir akımdı.

Sosyalist ülkelerde yeni insan yetiştirilemedi. Bu sadece sosyalist gerçekçiliğin başarısızlığı değildir, genel bir başarısızlık vardır. Edebiyat ve diğer sanat dallarındaki sosyalist gerçekçilik de kendisine asıl görev olarak belirlenen “halkın eğitilmesi”ni yapamamıştır.

Bu konuda İngilizce yapıtlar var ama Almanca acayip zengin…

Normaldir çünkü Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde de aynı akım vardı; sanatta devlet politikasıydı.

Önceden de belirttiğim gibi ülkenin iki önemli yazarının, Anna Seghers ve Christa Wolf’un yapıtları –özellikle ikincisinin- sosyalist gerçekçilikle başlayıp, buradan ayrılışın tarihi olarak da görülebilir.

Polonya ve beni özellikle ilgilendiren Kuzey Kore edebiyatında sosyalist gerçekçilik nasıldı; hangi sorunlarla karşılaştı ve özellikle ikincisinde neden vazgeçildi?

Kaynaklar var, okuyacak insan gerekli…

Konuya Kuzey Kore de girdiği için özellikle öğrenmem gerekiyor.

Sosyalist gerçekçiliği savunabilirsiniz ama neyi savunduğunuzu, o görüşün tarihini öğrenmeniz beklenir.