Engin Erkiner: Adı bilinen ya da bilinmeyen çok kişide kafa gitmiş… Kör gözüne parmağım denilecek kadar açık gelişmeleri analiz edemiyorlar.
“Esad kan gölünün ortaya çıkmaması için bırakmayı tercih etti” belirlemesi mesela…
Suriye’de 13 yıldır iç savaş vardı ve kan gölü zaten oluşmuştu. Ölü sayısı tam olarak bilinmiyor ama bir milyon civarındadır. Ülke nüfusunun yaklaşık dörtte biri başka ülkelere gitti (özellikle Türkiye ve Almanya). Bu felaketin başlangıç noktası 13 yıl önce Esad rejimine karşı gösteri yapan insanlara ateş açılmasıdır. Bulunduğumuz dönemde her iç savaş küreseldir belirlemesine uygun olarak gerisi geldi…
Esad yönetimi yıllarca Lübnan’da Hizbullah, İran ve Rusya desteğiyle ayakta durdu. Bu çürümüş rejim kendi başına askeri olarak İslam Devleti ile bile başa çıkabilecek durumda değildi.
Rusya’nın açıklamasına göre ülke başkenti Şam 250 kişilik –yani bir bölük- HTŞ birliği tarafından teslim alındı.
Şam’ın savunmasından Mahir Esad’ın komuta ettiği 4. tümen sorumluydu. Tümen kabaca 10 bin kişi demektir.
Devlet Başkanı Beşar Esad halkına haber vermeden ailesini ve hazineden yüksek miktarda parayı alarak kaçtı. Ardından Mahir Esad da kaçacaktı. Askerler ve diğer subaylar teslim oldular.
Bir teğmen bile inisiyatif kullanarak direnebilirdi. Kent savaşı zordur, HTŞ ancak birkaç mahallede denetim sağlayabilirdi. Ev ev savaşmak zorundaydılar. Unutmayalım HTŞ’nin hava kuvvetleri bulunmuyor. Bu durumda İran’ın yardıma gelmesi mümkündü. Rusya’nın –muhtemelen Ukrayna’da gerekli ödünleri aldı ve karışmadı- tutumunu biraz değiştirmesi ve Halep’te olduğu gibi HTŞ’yi bombalaması mümkündü.
İranlı bir generalin dediği gibi; ülkesini savunmayanların yerine biz savaşamazdık…
Bırakın ülkenin çürümüşlüğünü, bırakın askerlerin az maaş almasını, vatan cepteki para değildir; direnebilirlerdi. Sonuçta belki yine kaybederlerdi ama böylesine rezil bir yenilgiden iyiydi. Geleceğe direniş anısı kalırdı.
Şimdi ise en önde kaçan başkanların, komutanların anısı kaldı!
Denilecektir ki HTŞ’nin yapısını biliyoruz.
Evet, biliyoruz ve Esad yönetimi de ondan daha iyi bir yapı değildi.
Çürümüş, dağılmaya hazır, yıllardır dış destekle –Rusya, İran, Hizbullah- ayakta duran bir yapının nesini savunuyorsunuz?
Yıllarca Lübnan’ın yaklaşık yarısını işgal eden Suriye değil miydi?
Sosyal medyada ağlamakla, bağırıp çağırmakla bir şey olmuyor.
Bu kadar üzgünseniz zamanında gidip Esad’ın yanında savaşsaydınız…
Rejimin ikinci kalesi Lazkiye’deki durumu ayrıntılı bilmiyorum ama Şam’dakinin benzeri gelişme olmuştur. Küçük bir HTŞ birliği kenti aldı, kayda değer bir direniş yaşanmadı.
Rejim iyice çürümüş ve bitmiş…
Esad rejiminin halkta önemli dayanağının bulunmadığı ortaya çıktı.
Bu eskiden de biliniyordu şimdi tam olarak ortaya çıktı.
Siz daha önce Suriye’nin bütünsel devlet olduğunu mu sanıyorsunuz?
Bir bölümü YPG denetiminde, ülkede ABD üsleri bulunuyor, Türkiye yüzde 15 kadarını işgal etmiş ve ülkede çok sayıda İran askeri vardı. Bazı bölgelerde de İslam Devleti bulunuyordu.
Suriye kağıt üzerinde bütünsel bir devletti, gerçekte ise parçalanmıştı.
İranlı generalin dediği gibi, ülkesi için savaşmayanın yerine biz savaşacak değiliz…
Suriye’de bir kötünün yerine başka kötü geldi.
İki kötüye de karşı olmak gerekir.
Durum budur.
İsteyen sosyal medyada Esad için ağlamaya devam edebilir… |