Engin Erkiner: Bugün değişik ülkelerdeki sürgünlük örneklerini inceleyen kitabı okurken bir cümle birden durmama neden oldu. Bunu nasıl oldu da şimdiye kadar göremedim diye sordum kendime. Makalelerden oluşan kitabın bir makalesinde yazar “melez kimlik ya da postmodernizm” diyordu.
Melez kimliği biliyorum diyebilirim. Kimliğin değişik parçalardan oluşmasını ve bu parçalar arasında da şu veya bu düzeyde uyum bulunmamasını savunur. Önde gelen teorisyeni Homi K. Bhabha’dır. Bu teoride önemli olan kişinin kimliğinin değişik parçalardan oluşması değil, bunlar arasındaki uyumsuzluktur. Bütünsel bir yapı oluşturmamasıdır.
Melez kimlik (hybrid identity) göçmen kimliğini anlamanın anahtarıdır denilebilir. Özellikle son 30 yılda, göç hareketleri arttıkça, insanlar başka kültürlerle karşılaşıp onların unsurlarını değişik oranlarda benimseyince (akültürasyon) melez kimlik yaygınlaşmıştır.
Ahmet Hamdi Tanpınar Huzur adlı romanında –bence edebiyat şaheseridir- “Doğu-Batı sentezi yaratalım derken çift kimlikli insanlar yarattık” der. Buradaki çift kimliklilik iki parçalı kimliğin parçalarının birbirine uymamasıdır.
Postmodernist değilim çünkü bu teorinin değişik yanları bulunuyor ve hepsini kabullenmem söz konusu değildir; ama bu teorinin temeli olan “bütünsel teori yoktur” ya da “gerçeklik parçalıdır” anlayışını savunurum.
Bugüne kadar bu görüşün doğruluğuna örnek olarak fiziği vermiştim. Fiziğin iki büyük alanı, parçacık mekaniği ve görelilik kuramı birleştirilemiyor. Yıllardır çaba harcanıyor ama yapılamadı. Aynı durum sosyolojide de bulunuyor. Somut örnek, kimlik teorisidir. Postmodern kimlik parçalı ve parçaları arasında kişilere göre değişen oranda bütünlük bulunmayan kimliktir.
Gerçeğin birbirine uymayan parçalardan oluşması, gerçeğin bulunmadığı anlamına gelmez. Bildiğimiz eski klasik gerçeklikten farklı olduğu anlamına gelir. Parçaları birleştirip bütünsel teori kuramıyorsunuz. Postmodernizmin bir başka temel görüşü olan büyük teorilerin sona ermesi bu anlamdadır.
Teori bitmedi; eski ve her şeyi açıklamak iddiasındaki teoriler bitti.
Tersini savunanlar doğaldır ki vardır ve insanlar dünyayı 40 yıl geriden izliyorlarsa yapılabilecek bir şey yoktur.
Öyle kalsınlar, keyiflerini bozmamak gerek!
Postmodernizm yerine bazı araştırmacılar geç modernizm belirlemesini kullanırlar.
Klasik modernizmin bitmesiyle üretimde Taylorizmin sona ermesi ve post Taylorizm olarak adlandırılan –esnek üretim- dönemine girilmesi yaklaşık olarak çakışır. Bu dönem aynı zamanda 3. Sanayi Devrimi de denilen bilgisayarlaşmaya denk düşer.
Konu en azından İngilizce ve Almancada değişik araştırmacılar tarafından defalarca açıklanmıştır.
Ne iyi ki zamanında bunların derslerini almışım, ilgili kitapları okumuşum ama halen eksiklerim de bulunuyor.
Almanya’nın tanınmış sosyologlarından Andreas Reckwitz’in 700 sayfalık Das hybride Subjekt (melez özne) kitabı karşıdan bana bakıyor. Büyük hevesle almıştım ama okumaya fırsat olmadı.
|