SÜRGÜN VE KENDİNİ ÖĞRENMEK PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Mittwoch, den 18. Dezember 2024 um 18:58 Uhr

Engin Erkiner: Çinlilerin güzel bir sözü vardır: kurbağa gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanır.

Tarihe geniş açıdan bakabilmek için başkalarını da öğrenmek gerekir. Böylece görüş alanımız kendimizle ya da kuyumuzla sınırlı kalmaz.

Sosyal bilimlerdeki karşılaştırmalı inceleme de bunu hedefler.

Aynı anlayış sürgün konusunda da uygulanabilir.

İnsanlık tarihi aynı zamanda göçün tarihidir. Bu tarih zorla ya da gönüllü olarak yapılan göçlerle doludur.

Benzeri sürgünlük için de geçerlidir. İnsanlar ya sürgüne gitmek zorunda kalmış ya da gönderilmiştir. Çok eski sürgünlükler genellikle tanınmış kişiliklerin hayatları çerçevesinde anlatılır. Mesela Aristoteles, Heredot gibi… Çok eski yıllarda da değişik nedenlerle kitlesel sürgünlükler yaşanmış olmakla birlikte tarihe geçenler tanınmış kişiliklerin sürgünlükleridir.

Her ülkenin sürgünlük tarihi hem başka ülkelerinkiyle benzerlikler taşır hem de kendine özgüdür. Başka halkların, kişiliklerin sürgün tarihlerini öğrenmek, aynı zamanda kendi sürgün tarihini de öğrenmektir. Başkalarına benzer yanlarımız olduğu gibi benzemeyen özelliklerimiz de bulunmaktadır.

Sürgün tarihimize kısaca bakarsak…

Abdülhamit kişiyi ya Yemen’e gönderirdi –ve giden dönmezdi- ya da maaşlı olarak Avrupa’da bir göreve tayin ederdi. İkisi de İstanbul’dan uzaklaştırmadır.

İttihatçılar’ın bir kolu örgütün ilk gazetesini Paris’te yayınlar: Meşveret.

Cumhuriyet döneminde İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, Atatürk’le anlaşamadığı için Mısır’da yıllar sürecek sürgüne gider. O’nu hükümet göndermemiştir ama gitmezse hakkında iyi olmayacaktır.

Benzeri durum İngiltere işgalindeki İstanbul’da bir mitingde halkı direnişe çağıran Halide Edip için de geçerlidir. O da Atatürk’le anlaşamadığı için Paris’e gitmek zorunda kalmış, ünlü romanı Sinekli Bakkal’ı bu ülkede Fransızca olarak yazmıştır.

Halide Edip’e bizdeki üretici sürgünlüğün ilk örneğidir denilebilir. Sürgünde üretmiştir. Tıpkı Meksika’daki sürgün hayatında önemli romanlar yazan Naziler nedeniyle Almanya’yı terk etmek zorunda kalan Anna Seghers gibi…

Sürgün tarihi fazlasıyla zengin bir tarihtir.

Yakın zamanda okuduğum bir kitaptaki makale İspanya iç savaşından sonraki sürgünü anlatıyordu. Yaklaşık yarım milyon kişi birkaç yıl içinde ülkeyi terk eder. Yazar diyor ki: Cumhuriyetçiler saflarında savaşan ve Franco’ya karşı kaybeden yazarlar, aydınlar, meslek sahipleri, politikacılar ve halkın bir bölümü birlikte sürgüne gitti. Dünya tarihinde bunun benzeri yoktur.

Bu sürgünün Isabel Allende tarafından yazılan romanı da vardır: Dieser weite Weg.

Türkiyeli sürgünler olarak bu konuda çok zayıfız.

Bırakın edebiyatı sürgünlük tarihimizin özelliklerini bile yeni inceliyoruz. 12 Mart 1971’den beri 53, 12 Eylül 1980’den –öncesi de bulunmakla kitlesel sürgünlüğün başlangıç tarihi olarak alınabilir- 44 yıl geçti. Büyük gecikmeyi normal karşılamak gerekiyor çünkü sürgünlük kavramı bile yaygın olarak yeni kabullenildi denilebilir.

İspanyollar aynı dili konuşan Meksika, Şili gibi ülkelere giderken, biz ise aynı dili konuşan, gelmek zorunda kaldığımız ülkede yıllardan beri yaşayan ve çalışan geniş bir kitlenin içine geldik. Çok sayıda politik göçmenin yaşadığı ülkenin dilini yıllardan beri öğrenememesinde bunun mutlaka etkisi vardır.

Avrupa Sürgünler Meclisi (ASM) yıllardan beri sürgünlük tarihimizle ilgili yayın yapıyor (dergi, WhatsApp grubu ve Facebook) ama yeterlilikten uzak durumdayız.

Bu Facebook sayfasını diyelim üç ay süreyle haftada birkaç yazıyla doldurabilirsek, daha sonra izleyici sayımızın önemli oranda artacağını söyleyebiliriz.

Göç ve sürgün ana konumuz olmalı, yazıların en az yüzde 80’i bu alanda yazılmalıdır.

Mutlaka kendimizi anlatmak gerekmiyor. Başka halkların yaşadıkları sürgünlükler de anlatılmalıdır. Onları biliyor olmak, kendimizi de daha iyi bilmemizi getirecektir.

Göç ve onun özgül parçası olan sürgün önümüzdeki aylarda dünya çapında öne çıkacaktır.

Trump’ın devlet başkanlığı görevine başlamasından sonra bu ülkeden yaklaşık 11 milyon kişinin Meksika’ya sürüleceği söyleniyor.

İtalya, Afrika ülkelerinden gelen ilticacıları davaları süresince Arnavutluk’ta tutmayı planlıyor. Mahkeme bu konudaki kararı iptal etti ama kararlılar.

Genel seçim sonrasında Almanya’da da benzer gelişme gündeme gelecektir.

Suriyelilerin geri gönderilmesiyle ilgili planlar açıkça tartışılıyor.

Konu sıkıntımız bulunmuyor, fazlasıyla var.

 

Araştırmak, okura bilgi vererek yazmak ve gerektiğinde sonuçlar çıkarmak da bize düşüyor.