2024: YAPILANLAR - YAPILAMAYANLAR PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Samstag, den 14. Dezember 2024 um 22:52 Uhr

Yılın bitmesine az kaldı. Yapabildiklerimi ve yapamadıklarımı her yıl sonunda olduğu gibi değerlendirmem gerekiyor.

Yapılanlardan başlayayım:

Vietnam-Laos ve Pazar Sosyalizmi kitabının okumalarına daha önce başlamıştım, bu yıl kitap olarak tamamlandı.

Kamboçya – Kendini Yıkan Devrim de yazıldı.

Bu bölgede yazılması gereken sadece Kuzey Kore kaldı.

Seçme Yazılar’ı kitaplaştırmayı tamamladım. Sayıyı tam hatırlamıyorum, galiba daha önce 7 kitap yayınlanmıştı, şimdi 21 tane oldu ve şimdilik bitti.

Sürekli yeni yazılar yazdığım için bunlardan seçmelerle arkası gelecektir.

Kadın ve Sürgün yayınlandı. Almancası da yayınlandı.

Firar başlıklı kitap yayınlandı. Bizim grup olarak firarımızın diğer firarlardan iki değişik özelliği bulunur: adli mahkum bu firarda fikir bazında da olsa önemli rol oynadı. İkincisi ise; firar hem birkaç örgütün eylem birliğiyle gerçekleşti ve hem de başka bir eylem birliğiyle zıtlaşmamız vardı.

Göç ve Sürgün Yazıları kitabının yazımı bitti. Önümüzdeki günlerde kitap olarak yayınlanır.

Aynı kitabın İngilizcesinin düzeltmelerini bitirmek üzereyim, bu da yıl sonuna yetişir sanırım.

Videolar ortalama beş gün aralıkla yayınlandı. Yıl sonuna kadar 300 rakamına ulaşır.

Avrupa Sürgünler Meclisi olarak geçtiğimiz hafta Köln’de İnsan Hakları Günü münasebetiyle birkaç örgütle birlikte ortaklaşa panel düzenledik. Şebnem Korur Fincancı, Doğan Özgüden, Murat Çakır katılımcılar arasındaydı. Tahminimizden fazla ilgi gördü. Bu arada şunu konuştuk: yılda bir-iki sayı Sürgün dergisi çıkarmak, bir-iki panel düzenlemek iyidir ama düşük bir faaliyet düzeyidir. Bunu yükseltmemiz gerekiyor.

Facebook sayfamız vardı, neredeyse kullanılmıyordu. Bunu aktifleştireceğiz. Burada göç ve sürgünlükle ilgili yazılar yer alacak. Ya da diyelim ki yazıların en az yüzde 80’i bu kapsamda olacaktır. Önümüzdeki haftadan başlayarak haftada bir bazen iki yazı yazacağım. Diğer arkadaşlar da yazacaktır. Bunu sürekli duruma getirebilirsek diyelim üç aylık geçiş döneminden sonra bu sayfa göç ve sürgünlük konusunda önemli bir başvuru kaynağı durumuna gelecektir.

Önümüzdeki yıl konu iyice öne çıkacaktır. Eksiklerim bulunmakla birlikte bu konuda hazırlıklıyım. Trump’ın başkanlık görevini devralmasında sonra yaklaşık 11 milyon kişinin sınırdışı edilmesi planlanıyor. İtalya sığınmacıları davalarının görülme sürecinde Arnavutluk’a gönderiyor. Almanya’da Şubatta genel seçim var ve bu ülkede de benzer gelişmeyi bekliyorum.

Avusturya şimdiden gönüllü dönecek Suriyelilere uçak bileti ve 1000 Avro verilmesi kararını açıkladı bile…

Bunlar yapılanlar ve kısa vadede yapılmasını planladıklarımdır.

2023 sonlarında ameliyat olmuştum. Bir yıl sonra her şey normal durumdadır.

Gelelim yapamadıklarıma…

Kore kitabını bitirmeyi planlıyordum, epeyce okudum ama yazmaya bile başlayamadım. Gelecek yıla kaldı.

Bilim felsefesi, özellikle modern fizik konusuna girecektim; yapamadım.

Yaptığım iyi işlerden birisi Almanya’nın önde gelenleri arasında yer alan etnoloji kütüphanesine yeniden üye olmak oldu. Kullanamayacağımı düşündüğüm için gitmemiştim; deneyeyim dedim ve oldu. Her konuda etnolojik yayınlar, kitaplar, epeyce malzeme bulunuyor.

Bu konuda daha fazla öğrenmeyi planlamıştım ama olmadı.

Neyse ki Kuzey Kore kültürünü etnolojik olarak inceleyen kitabı buldum; tek kelimeyle müthiş…

Durum budur.

Gelecek yıl Türkiye Devriminin Acil Sorunları’nın yazılmasının 50. yılı münasebetiyle 50 Yıl Sonra TDAS’ı yazmam gerekiyor. Yeni emperyalizm konusunu epeyce biliyorum ama eksikler var, bunları tamamlamam gerekiyor.

Bir de devlet teorisine girmeyi planlıyorum.

Sosyalistler kendilerine özgü bir devlet teorisi geliştiremediler. Sönen devleti savundular; yapamadılar.

Güçlü bir kapitalizmle birlikte yaşamak zorunlu olduğu için devlet şarttır. Tersini savunmak bence fanteziden ibarettir.

Devlet teorisi Gramsci, Poulantzas, Hirsch ve Jessop ile önemli bir teorik birikim oluşturdu. Bu birikim burjuva devletin işleyişiyle ilgilidir. Geleceğin devleti nasıl olmalıdır konusu yoktur denilebilir. Gelecek konusu doğal olarak bugünden çıkacaktır.

Poulantzas’ın görüşü çığır açıcıdır: devlet bir mücadele alanıdır. Kendisi marksisttir ama devleti sadece bir sınıfın baskı aracı olarak görmez. Devletin her kurumu burjuvazi ve ona karşı mücadele edenler arasında mücadele alanıdır.

Bu teori bizde özellikle geçerlidir. Sosyalistlerin devletin bazı kurumlarında etkin olmaları ve her darbeden sonra temizlik yapılması bunu gösterir.

Öğretmen hareketi, teknik elemanların örgütlenmesi, belediyeler bu konuda önemli işler yaptı.

Konunun önce teorik çerçevede, yeni gelişmelerle birlikte, incelenmesi gerekiyor.

Bilgim fena değil ama eksiktir.

Umarım önümüzdeki yılda –tabii videoları da sürdürerek- bunların hepsini yapabilirim.

Düşündükçe içimi sıkıntı basıyor…