Engin Erkiner: Bu konuda yazmak eskiden beri aklımda vardı, sonra unuttum, şimdi bir arkadaşın bir yazıya notu üzerine hatırladım ve yazıyorum.
Çok sayıda sosyalist militan önderlerini tapılacak Allah gibi gördü. Onlar her şeyi bilirler, her şeyi yapabilirler, her konuma uyabilirler, her şeye katlanabilirler…
Böyle bir insan doğaldır ki yoktur.
Herkes gibi önderler de kusurlarıyla birlikte vardırlar.
Burada önemli olan ortalamaya bakabilmektir.
Bunun anlamı şudur: iyi ve kötü özellikten hareketle genelleme yapmayacaksınız.
Hepsinin ortalamasına bakacaksınız.
İyi ya da vasat ya da kötü olarak değerlendirilecek olan budur.
Şuna katılırım; sayıca az olmayan önder de böyle bir hava yaratılması için çaba harcadı.
Doğal olarak hata yaptıklarında da kötü düştüler.
Sosyalist hareket insan harcamayı iyi bilir.
Örgütü örgüt yapan önder değil ikinci kademedir.
Bir örgütte iyi bir ikinci kademe yoksa önder istediği kadar yetenekli, dayanıklı vb. olsun, pek ileriye gidilemez.
Bunu ülke dışındaki hayatta çok daha açık olarak görmek mümkündür.
Neden çok daha açık; çünkü alan küçüktür ve herkes legaldir. Eksikler çabuk görülür.
Ne insanlar gördük…
Kişi Türkiye’de iken bir efsane…
Militan, işkencede direnmiş, hapishanede direnmiş, teorik düzeyi de en azından fena değil…
Avrupa’da rezil oldu. Yıllardır buradadır ama dil öğrenemedi. Doktora bile yanına dil bilen birisini alarak gitmek zorundadır.
Bunun arkasından “biz de bunu bir şey zannetmiştik” sözleri kaçınılmaz olarak çıkar.
Bu insanların bir bölümü ayakta durabilmek için çirkin yollar denediler.
Mesela “sürgünler dil öğrenmez” gibi garip belirlemeler yaptılar.
“Burada devrimcilik yapılmaz” belirlemesi de arkasından geldi.
Kişi yapamıyor; on yılı geride bırakmış ve bir şey yapamamış ama bunu kabullenmek yerine neden yapamadığının teorisini yapmaya çalışıyor.
Zamanlar biraz azalabilir ya da çoğalabilir ama kural şöyle olmalıdır:
Beş yıl geçiş dönemidir diyelim. On yıldır şu veya bu Avrupa ülkesinde bulunan kişi Türkiye’deki değil buradaki performansıyla önderlik etmek durumundadır.
Türkiye’nin gölgesinde önderlik yapmak geride kalmıştır.
Üstelik ortam legal olduğu için kişiler seçilerek görevlere gelirler ya da böyle olmak zorundadır.
Seçilen kötüyse, seçende de sorumluluk vardır.
Kimse gökten inerek önder olmadı, önder olarak kabul edildi.
Etmeseydiniz, değil mi ama…
Bu insanların durumu hiç iyi değildir. Türkiye’ye gidemez, bir şekilde gitse de bir şey yapamaz.
1990 sonrasında 141. ve 142. maddelerin kalkması sonucu çok sayıda kişi geri döndü ve kayda değer bir şey yapamadılar. On yılda ülke çok değişmişti.
Bunu Sadık Varer kısaca anlatmış…
11 yıl hapis yatıyor. Sanırım 1980-1991 arasıdır. Çıkınca eskiden küçük Moskova olarak bilinen memleketi Ardeşen’e gidiyor. Büyük hayal kırıklığına uğruyor. Türk-İslam sentezi ilçeye hakim olmuştur.
Bunun gibi çok sayıda örnek bulunuyor.
O nedenle diyeceğim odur ki, bırakın bu önder olmak ya da olmamak meselelerini…
Elinizden geleni yapın. Birileri daha ön plana çıkacaktır ama onun da insan olduğunu unutmayın.
Ve hiçbir zaman unutmayın ki sorumluluk kolektiftir.
Birileri günah keçisi yapılınca çözüme ulaşılamıyor.
Buradaki bazı eski önderlere açıkçası üzülürüm. Bu duruma düşmemeleri gerekirdi.
Benzerleri Türkiye’de de vardır.
Bu insanların büyük bölümünün neden bu kadar içtiklerini de anlayabiliyorum.
Unutmak istiyorlar ve eski günleri konuşabilecekleri insanlarla içiyorlar da içiyorlar.
Şu sıra okuduğum Hybrid Identities (Melez Kimlikler) kitabının girişinde şöyle bir belirleme var: insanlar geçmişteki kimliklerini korumak için sürekli geçmişte yaşarlar. Bugün değişmiştir, ona uyamamaktadırlar ve geçmişi sürekli gündemde tutarak ayakta kalabileceklerini düşünürler.
Sorun bu işte…
Geçmişteki güzel şeyler, tamam; ama çoktan geçti o günler. Onlarla bugün yaşayamazsınız, kimliğinize bugüne ait özellikler eklemeniz, uygun biçimde değişmeniz gerekiyor.
Bunu yıllarca yapamayanlar durumu ne kadar idare ederlerse etsinler çürüme kaçınılmazdır.
Bunu on yıl kadar önce Sürgünler Meclisi kurulurken yapılan toplantıda da gördüm.
Birisi dedi ki, “Yıllarca burada devrimcilik yapılmaz diye düşündük. Sonra örneklerini gördük ki sosyalist her yerde sosyalisttir, yapılabiliyormuş. Aradan yirmi yıl geçti ve şimdi çok geç…”
Kötü, bir şey söyleyemeyeceğim…
|