Engin Erkiner: Standart işler diyeyim sürecek…
Ortalama beş günde bir video yayını ve bir ara yaklaşık bir saat tek konunun işlendiği uzun videolar da yapacağım.
Kuzey Kore ile ilgili kitabı bitirdikten sonra ne yazacağıma karar vermedim. Polonya olabilir. Yugoslavya da aklımda ama büyük bir konudur.
Göç ve sürgünlükle ilgili yazılardan kitap yapacağım. Sanırım bir miktar ekleme yaparım.
Önümüzdeki yıl en önemli çalışma 50 Yıl Sonra TDAS olacak…
Burada asıl bölüm emperyalizmle ilgili olsa da, bu bölüm 1975 basımına göre daha doğrudan Türkiye’yi de kapsayacaktır. Yeni Dünya Düzeni’nin bitişi ve –diyelim- En Yeni Dünya Düzeni, yeniden çok kutuplu dünya düzeni… Burada kutuplar 30-40 yıl öncesine göre değişmiştir.
Emperyalist ülkelerin iç yapısındaki değişim; askeri-sanayi kompleksi yıllardan beri bulunmakla birlikte hızlı olarak daha da güçlenme sürecine girmiş bulunuyor. Sosyal alana ayrılmış kaynakların emilmesi, azalması bunun doğal sonucudur.
Silahlanma üzerine Almanya’da çıkan dergilerde Türkiye’deki askeri-sanayi kompleksi (üniversitelerin katkısı da dahil) açıklanıyor.
Türkiye sürdürülebilir bir savaşı istiyor. Yoğun olarak silah üreten bir ülke bu silahları deneyebildiği oranda daha fazla ihracat imkanına sahip olur.
İsrail’in ürettiği silahları Filistin halkı üzerinde nasıl denediği konusunda Türkçede yeni kitap yayınlanmış. İyi iş yapmışlar. Kitabı okumadığım için aynısının yıllardan beri Türkiye tarafından yapıldığına da dikkat çekmişler mi, bilmiyorum.
Almanya gibi ülkelerde –sadece Almanya değil- barış ve silahsızlanmayla sosyal politika eskisine oranla daha doğrudan birbirine bağlıdır.
Almanya’daki politik mücadeleyi yakından izliyorum ama 2000 sonrasındaki gibi aktif olarak katılmayı düşünmüyorum. Yapmam gereken çok iş var ve zaman kalmıyor.
Almanya’daki solun savaş karşısındaki tutumu galiba biraz da genetiktir.
1914’te o yıllarda sosyal demokrat adını taşıyan komünistler Federal Meclis’te savaş kredileri lehine oy kullanmışlardı. Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg aleyhte oy kullanmıştı. 110 temsilciden sadece ikisi…
Savaşı destekliyorlardı. SPD’nin başındaki Karl Kautsky savaşın o yıllarda Avrupa’nın en büyük gericiliğini temsil eder Rusya’ya karşı yürütüleceğini yazarak yeniden paylaşım savaşına kendince ilerici karakter de atfetmişti.
NATO’nun Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı yürüttüğü savaşın ve Almanya’nın yüksek katkılarıyla buna katılmasının desteklenmesinin aktörlerinden birisi de Sol Parti oldu. Çok sayıda insan ayrıldı. Bu parti yeni üyeler kazanmış, olabilir tabii… Almanya için kritik önem taşıyan, enflasyonun artmasına ve hayat pahalılığının hissedilir derecede yükselmesine neden olan bu savaşı desteklemek, aynı zamanda safını belli etmek anlamına gelir.
BSW taraftarıyım. Partinin adı yıl sonunda değişecekti ama üç ay sonra genel seçim var, herhalde seçim sonrasına kalır.
Sol Parti’de (o yıllarda adı PDS idi) 2000-2005 yılları arasında Frankfurt il yönetiminde yer alarak çalıştım. PDS, daha da sağa kayan SPD’den ayrılanlarla birleştikten bir süre sonra parti içindeki bozulma belirgin olarak ortaya çıktı. Bir ara yüzde 10 kadar oy alan partiyi yüzde 5 bile alamayacak duruma düşüren kadrodan parti üst yöneticisi kadını Frankfurt’tan tanırım. Troçkisttir. Boş ver bunları demek gerekir.
Hatırlıyorum, Sosyalist İşçi’nin önde gelen teorisyeniyle tartışma yaşamıştım. Vietnam’da yaşanmış savaşla, o yıllarda Afganistan’da yaşanan savaşı aynı görüyordu: ikisi de ulusal kurtuluş savaşıdır. Yabancı işgalciden kurtulma savaşı benzer, gerisi hiç benzemez. Genetikleşmiş bir Rus düşmanlığı var bu insanlarda… Günümüzdeki Rusya ne Çarlık Rusyası, ne de sosyalist ama Rusya ya, bu yeterlidir!
PDS’te iken birkaç yıl barış politikası sözcülüğü de yapmıştım. Türkiye uzun bir iç savaş yaşadı, artan oranda silah ihraç ediyor ve dünyanın yayılmacı ülkeleri arasında ön sırada yer alıyor. Ve bu ülkede barış hareketi bulunmuyor.
Yeni barış hareketi ve bizim özgül durumumuz konusunda da kitap çalışması yapılabilir.
Almanya’da Ukrayna savaşı konusunda anlaşamayan barış hareketi parçalandı ve önemli oranda güç kaybetti.
Önceki yazılardan birisinde belirtmiştim, yeni bir dünya savaşı ihtimali görmüyorum. Bunun yerine her bölgesel savaşın küresel karakter kazandığı belirlemesini yapmak daha doğru olur.
Afrika ülkelerindeki savaşlarda ve hatta ülke içi darbelerde bile büyük güçler hemen işe karışıyorlar. Her bölgesel çatışma küreseldir.
Yapılacak iş yine çok anlayacağınız…
Galiba tek iyilik sağlık durumumun iyi olmasıdır.
Geçen yıl bu günlerde ameliyat olmuştum. Kemoterapi görmeden kanser geçirmek az rastlanan bir durum…
Araları giderek uzayan kontrolleri ihmal etmemek gerek tabii ama hiçbir olumsuz durum yok.
|