Engin Erkiner: Benim açımdan da hayret edilecek bir durumdur; bu tarihi neden şimdiye kadar çalışmadım? Bir ara çalışmaya karar vermiştim ardından araya başka işler girdi…
Çalışmak ama nasıl çalışmak? Bu tarihi sınıfsal analizle sınırlı kalarak çalışırsanız pek bir şey anlayamazsınız.
Birbirini izleyen başkanlar, dışarıda şu veya bu ülkeye müdahale, emperyalizm ve daha ilerisi yoktur.
Neden dünyanın en önemli kapitalist-emperyalist ülkesinde yıllardan beri kayda değer sol bir hareket yoktur?
Neden bu ülkede yine yıllardan beri tek tük grevlerin dışında kayda değer bir işçi hareketi yoktur?
Yoksulluk vardır, ırk ayrımı azalmış olmakla birlikte halen vardır, arada bir bölgesel kitle patlamaları da vardır ama ilerisi yoktur.
ABD tarihi ve toplumsal yapısıyla farklı bir ülkedir. Bu ülkeyi burjuvazi-proletarya ekseninde anlayamazsınız ya da epeyce eksik anlarsınız diyeyim.
Önceki yazıda bu ülkedeki linçin tarihinden söz etmiştim ve diyebilirim ki Popular Justice kitabı okuduğum en iyi kitaplardan birisidir. ABD kültüründe kendini savunmak ve gerektiğinde bunu hükümete karşı yapmak kültürü bulunuyor. Buradan hemen sol anlamlar çıkarmayın. Linç kültüründe şöyle bir belirleme vardır: beyazlar siyahlara karşı gerektiğinde kendi kendilerini korurlar. Hükümet bunu yapamıyorsa ya da yapmak istemiyorsa tabanda örgütlenme gerçekleşir, bölgesel yapılar kurulur ve harekete geçilir.
Bu anlayış geride kaldı ama linç kültürünün halk kültüründeki etkisi sürmektedir.
Örneklerden birisi göçmenlerin alınan bütün önlemlere rağmen ABD-Meksika arasındaki uzun sınırı geçmesi üzerine ortaya çıkan vatandaş ya da taban örgütlenmesidir. Sınırda silahlı siviller devriye geziyor ve ülkeye daha fazla kaçak göçmen girmesini engelliyor.
Hükümetin buna gücü yetmiyorsa veya yapmak istemiyorsa biz yaparız.
ABD silahlı bir toplumdur. Silah taşımak serbesttir, o kadar ki anayasada bile madde olarak bulunmaktadır.
Silah taşıma serbestliği özgürlüğün ve kişisel inisiyatifin ayrılmaz parçası olarak görülür.
ABD dini inançların güçlü olduğu bir toplumdur. Hangi ülkenin parasının üzerinde “Tanrı’ya güveniriz” yazar?
Sosyal psikoloji ve etnolojiyi önemle toplum analizine katmadan sınıfsal analizle fazla ileri gidemezsiniz.
Judith Butler bilinen ama önemsenmeyen bir olguyu vurgulamıştı: ABD sürekli olarak parçalanmış bir toplumdur.
ABD’nin özelliği farklı tarafları rekabetleri içinde bir arada tutabilmektir.
Şimdiki başkanlık seçiminde görüyoruz: Haris de Trump da tekelci burjuvazinin temsilcisidir. Aralarındaki rekabet kitleye de yayılmıştır. Marifet bunların “Amerikan değerleri” çerçevesinde bir arada bulunabilmesindedir.
Bu sosyalizmin yapamadığı bir şeydir. Sosyalizmde esas olan rakiple birlikte yaşamak değil rakibi yok etmektir.
Rakip denilince her rakipten söz etmiyorum. Mevcut düzenin çerçevesi içinde kalan ama farklı konumlarda bulunan rakiplerdir söz konusu olan…
Ne sosyalizm değil mi, en büyük rakibini yeterince tanımıyor.
Bugüne kadar sosyalist ülkelerin ve genel olarak sosyalistlerin ABD’deki ırk ayrımı ve linç kültürü üzerinde ciddi olarak durduklarını duymadım. Kitapta güzel bir şekilde ABD’de özellikle siyahların idamının artmasıyla gerileyen ve kaybolmaya yaklaşan linç kültürü arasındaki paralellik da anlatılıyor.
Yıllar önce doğru karar vermişim: Marksistleri ikna etmeye çalışma, bunlar anlamaz!
Yeniyi üretmeye çalış, kendi binanı yap ve sürekli büyüt; eskilerin küçük bir bölümü ve az da olsa yeniler anlayacaklardır.
Daha alınması gereken yol var ama gerçekten de böyle oluyor.
|