Kuzey Kore'yi anlamak... PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Montag, den 28. Oktober 2024 um 20:50 Uhr

 

Engin Erkiner: Kuzey Kore tarihiyle ilgili çalışma tahminimden uzun sürdü. Araya başka işler de girdi ama uzun sürmesinin asıl nedeni bu değildir. Bambaşka bir toplum ve kendi kültürel değerlerimizle bu toplumu anlamak mümkün değildir.

Konuya dışarıdan bakanlar için Kuzey Kore bir çeşit hanedanlıktır. Ülkenin kurucu lideri Kim Il Sung, ardından devlet başkanı büyük oğlu Kim Yong Il oluyor, ölümünün ardından yerine dördüncü eşinden olan oğlu geçiyor.

Max Weber karizmatik önderlikle ilgili incelemesinde böyle önderlerin toplumun büyük çalkantı yaşadığı –mesela devrim gibi- dönemlerde ortaya çıktıklarını ama hayat normalleştikçe karizmatik önderliğin sürmediğini belirtir. Karizmatik önderden sonra gelen aynı karizmatikliği sürdüremez. Karizmatik önderlik söner.

Kuzey Kore bunun tersini gösteriyor.

Bunu nasıl yapıyorlar?

Ülkenin kültürel özelliklerini anlamadan tarihini anlamak mümkün değildir.

Kuzey ve Güney Kore’nin önemli özelliği ayrı devletler kurulduktan sonra ülkedeki başkalarını Korelileştirmek sorunlarının bulunmamasıdır. Her iki Kore’de de sadece Koreliler yaşıyordu.

Kim Il Sung Kızıl Ordu’da yüzbaşı rütbesine sahip bir gerilla önderi, savaşma alanı Japon ordusuna karşı Mançurya…

Efsanevi bir önder, ülkenin kurucusu ve halkın babası kabul ediliyor.

Bizdeki Atatürk gibi…

İktidarın babadan oğullardan birisine geçişi yönetici çevrenin seçimiyle gerçekleşiyor. Kimin daha uygun olduğuna karar veriyorlar. Yaklaşık 15-20 yıllık geçiş süreci bulunuyor. Babanın işlevleri tedrici olarak oğluna geçiyor, baba ölünce tümüyle geçiyor.

Eğitime büyük önem veriyorlar. Kim Yong Il’den sonra onun yerine geçen Kim Chong-Un İsviçre’de okumuş. İngilizce, Fransızca ve Almanca biliyor. Kore’ye döndükten sonra Kim Il Sung Askeri Akademisi’ni de bitiriyor.

Son kişiyle birlikte liderlik genişliyor, parti üst yönetiminden birkaç kişi daha katılıyor.

Elimde İngilizce bir kitap var: Karizmatik Politikanın Ötesinde Kuzey Kore başlığını taşıyor ve karizmatik önderliğin sürmesinde sanatın rolünü inceliyor. Kuzey Kore bir tiyatro ülkesi olarak tanımlanıyor.

Sanatın rolü başka sosyalist ülkelerde de vardı, mesela SSCB’de… Oradaki farklıydı denilebilir. Mesela toplumcu gerçekçilik akımı devrim öncesindeki büyük Rus romanını neredeyse mahvetti. Rus edebiyatı Sovyet edebiyatına dönüştüğünde yeni Dostoyevski, Tolstoy, Gonçarov, Puşkin çıkaramadı. Cengiz Aytmatov’dan başka SSCB döneminde yetişmiş ve dünya çapında tanınmış başka yazar bilmiyorum.

Gorki ve Şolohov devrim öncesinden geliyorlardı. İlya Ehrenburg’un romanları da devrim öncesi Rus edebiyatının yanında sönük kalır.

Küba Yazarlar Birliği Başkan Yardımcısı’yla Havana’da söyleşi yapmıştım. Yıl 1993 ve toplumcu gerçekçiliği hiçbir zaman benimsemediklerini anlatmıştı. Hangi cilttedir aramadım. Yazın dergisinde yayınlanmıştı. Yazın’dan seçmeleri (5 kitaptır) tarayın. Yanılmıyorsam ikinci cilttedir. Kaynak aynı: Drive’da Engin Erkiner kitaplar arayın, hepsi çıkar.)

Kuzey Kore’de değişik bir tarz bulunuyor.

Ek olarak ülkenin Konfüçyüs kültürü de önemlidir. Bu kültür uyumu ve lidere itaati öngörür.

Kore yarımadası, Güney ve Kuzey Kore, stratejik bir coğrafyada bulunuyor. ABD, SSCB ve daha sonra Rusya, Çin ve Japonya bu alanda sürekli bulunuyorlar. Kuzey Kore’nin Çin ile uzun, Rusya ile kısa sınırı var. ABD, Çin’e karşı Pasifik’e güç yığdığı için Kuzey Kore’nin de önemi arttı. Rusya ile ek olarak askeri anlaşma yaptılar. Yeni bir habere göre belirtilmeyen sayıda Kuzey Kore askeri de Rusya’ya gelmiş.

 

Belirttiğim gibi bu ülkeyi anlamak için kendi normlarımızdan çıkmamız gerekiyor.