İRAN SADECE İRAN DEĞİLDİR PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Mittwoch, den 26. Januar 2011 um 14:34 Uhr

Engin Erkiner: Lübnan’da yaşanan hükümet bunalımının Ortadoğu çapında etkisi oldu. „Bir ülkedeki hükümet bunalımı bir bölgeyi neden etkilesin?“ diye sorulabilir.

Konu, altı yıl önce eski Başbakan Rafik al-Hariri’ye yapılan suikastle ilgilidir. Bu suikastte Hariri ile birlikte 22 kişi ölmüş ve suikastin ardından Lübnan sokaklarında ülkenin önemli bir bölümünü yıllardan beri işgal altında tutan, ülkeyi ekonomik ve politik olarak yöneten Suriye’ye karşı gösteriler yapılmıştı. Gösteriler ve uluslararası baskılar sonucunda Suriye askerlerini geri çekmek zorunda kalmıştı. Bu tür suikastlerin kimin tarafından düzenlendiği genellikle kesin olarak belirlenemez. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda parmaklar hep aynı ülkeyi göstermiştir: Suriye.

Suriye’nin bu ülkedeki muhaliflerini sistematik olarak ortadan kaldırdığı herkesin bildiği bir sırdır. Son yıllarda konu biraz daha somutlaşmış ve Suriye’nin açık olarak suçlanması gündeme gelmiştir.

Birleşmiş Milletler’in konuyla ilgili mahkemesinin suikastin arkasındaki güçler olarak Suriye ve Hizbullah’ı suçlayacağı belli olunca, Hizbullah kabinedeki bakanlarını çekti ve Lübnan’da hükümet sorunu başladı.

Lübnan’daki gelişmelerin İran ile ne ilişkisi var? gibi bir soru sorarsanız, Ortadoğu’daki durumu pek bilmiyorsunuz demektir.

İran ve Suriye sadece devlet sınırları içindeki güçlerinden ibaret görülemez. Bu iki ülke sistematik olarak başka ülkelerde kendilerine bağlı silahlı güçler oluştururlar ya da zaten varolan böyle güçleri desteklerler.

Lübnan’da Hizbullah Suriye ve İran tarafından desteklenir. Aynı durum Filistin’deki Hamas için de geçerlidir.

Bunlar bilinen örgütlerdir. İran ve Suriye’nin bölge ülkelerinde denetimleri altında tuttukları daha az güçlü ve az bilinen örgütler de mutlaka vardır.

Bu yazı hazırlandığı sırada Lübnan’da yeni hükümetin Hizbullah yanlısı Mikati tarafından kurulup kurulamayacağı henüz belli değildi. Her durumda devrilen başbakan Saad al-Hariri’nin yandaşları gösterilere başlamışlardı.

Yani hükümet kurulabilse bile, uzun ömürlü olacağı oldukça şüphelidir.

ABD, İran’a karşı askeri operasyona girişmeyi uzun zamandır planlıyor. İsrail de böyle bir operasyonu özellikle istiyor.

İran’a karşı operasyon yapılabilmesi için öncelikle Hizbullah ve Hamas’ın etkisizleştirilmesi gerekir. İran’a yönelik muhtemel bir saldırıda savaş bölgeye yayılacak, Hizbullah ve Hamas hemen İsrail’e saldıracaktır.

İran’ın Suriye ile de ittifakı bulunmakla birlikte, ipler kopma noktasına gelince, Suriye’nin her zaman yaptığı gibi güçlünün yanında yer alacağını tahmin etmek zor değildir.

Türkiye’nin Suriye ile yakın ilişki geliştirmesinin amaçlarından bir tanesi PKK’ye karşı ortak operasyon ise, öteki de bölgede İran’ın etkisini azaltmaktır.

Lübnan’da hükümet krizinin çözülmesi konusunda Türkiye epeyce heveslendi ama hiç bir şey yapamadan devre dışı kaldı.

Normal bir durum, çünkü Lübnan’da herhangi bir gücü bulunmuyor.

Sokaktaki insanın Erdoğan’dan hoşlanması, bu sempati siyasi etkinliğe çevrilmeye kalkışılınca herhangi bir anlam taşımaz olur.

Benzei bir fiyasko İran’ın uranyumu zenginleştirme programı konusunda uluslararası kuruluşlarla yapılmaya çalışılan arabuluculuk konusunda da yaşandı.

Dış politikada kazanılacak başarıyı iç politikada etkinliğe çevirmek istiyorlar, ama şimdiye kadar artistik çıkışlarla sağlanan kısa vadeli etki yaratmanın ötesine geçemediler.

Seçim tarihi yaklaştıkça bu çaba artacaktır…