Kürt, Müslüman ve Devrimci (2) PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Mittwoch, den 27. Oktober 2010 um 20:15 Uhr

Engin Erkiner: Önceki yazıda İslam’ın büyük bir genelleme içerdiğini ve değişik İslamlar bulunduğunu belirtmiştim. Devlet İslamı bu değişik İslamlardan bir tanesidir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir: Eskiden insan bilinçlendikçe, doğa olaylarını bilimsel olarak açıklayabildikçe, dinin etkisinin azalacağı ve giderek ortadan kalkacağına inanılırdı. Bilimsel ve teknik gelişme yüzyılı sayılan 20. yüzyılda gelişmenin böyle olmayacağı ortaya çıktı. Eskiden dini akidelerle açıklanan evren giderek artan oranda bilimsel olarak açıklandı, ama, değişik dinlerin buna az çok uygun bir gerileme içine girdikleri söylenemez. Tanrı inancı ve din hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktır. Din, insanlara ölümsüz bir hayat vaat eder. Bu dünyada ve var olduğuna inanılan öteki dünyada hayat devam edecektir.

Buradan hareketle, insan ölüme çare bulamadığı sürece din de var olacaktır denilebilir.

Bu durumda, gelecekte de insan yaşamının ayrılmaz bir parçası olarak var olacak dine yaklaşım önem kazanıyor.

Din;

-         Çalışan insanları ezmenin aracı olarak kullanılmadığı sürece,

-         Bir halkı ezmenin aracı olarak kullanılmadığı sürece,

-         Kadını ezmenin aracı olarak kullanılmadığı sürece

Kimsenin inancına karışılmaz.

Dinin, özel olarak İslamiyet’in yukarıda sayılan amaçlarla kullanımı oldukça yaygın.

Bunun son örneğini Hindistan ve Türkiye’deki iki İslamcı kuruluş tarafından organize edilen, “Uluslar arası İnsanlığa Hizmet Sempozyumu”nda gördük. 1990’lı yılların sonlarında özellikle Almanya’daki Türkiyelilerden şirketi JETPA vasıtasıyla yüksek miktarda para toplayan ve bırakın toplanılan paranın kazanç payını ödemeyi, kendisini bile geri vermeyen Fadıl Akgündüz de Sempozyum’a katıldı. İslami kıyafet giyerek katıldı.

Jet Fadıl namıyla bilinen bu kişi dolandırıcılıktan mahkum olmuş ve kefaletle serbest bırakılmıştı.

Önemli olan böyle bir kişinin katılması değil, bu katılımın kabul edilmesidir.

Sonraki yıllarda da başka İslami holdingler benzer yöntemlerle yüksek miktarda para topladılar ve ardından ortadan kayboldular.

Burada İslam, açık olarak, dolandırıcılık amacıyla kullanılmıştır.

Okur, Deniz Feneri olayını da hatırlayacaktır. Burada da İslami bir kuruluş söz konusudur ve toplanan yardım paraları başka yerlere aktarılmıştır.

Aradan aylar geçmiş olmasına rağmen, konuyla ilgili olarak Türkiye’de yürütülen soruşturma, Almanya’da yapılanın yarısı kadar bile olmadı. Konu resmen uyutuluyor ve unutmaya terk ediliyor. Bir süre sonra zaman aşımı nedeniyle soruşturma durdurulursa şaşmamak gerekir.

Bu dolandırıcılıkların hepsi İslamiyet kullanılarak yapılmıştır.

Bizim yapmamız gereken, İslam’ın bu tür kullanılışını olabildiğince ayrıntılı olarak teşhir etmektir. 

Hıristiyan dünyasında özellikle de daha uzun bir tarihe sahip olan Katolikliğin kendisine geçmişe göre oldukça çeki düzen vermiş olmasında bu teşhirin önemli payı vardır.

Başka dinlerde olduğu gibi Hıristiyanlıkta da, başka mezheplerde olduğu gibi Katoliklikte de dinin, egemen sınıfın, devletin ve özellikle de büyük zenginliğin bir parçası olan Kilise’nin çıkarları için kullanılmasının çok sayıda örneği vardır.

Herhangi bir dinin ya da onun içindeki şu veya bu mezhebin inanç temelinde değil de, inancın kullanılarak ezmek ve dışlamak temelinde işlev görmesi, ancak bu çabanın sürekli teşhiriyle engellenebiliyor. Tümüyle engellenemese bile dar bir alana sıkıştırılabiliyor.

Budist rahiplerin Vietnam Kurtuluş savaşı’na katılmaları, Latin Amerika’da bir bölüm rahibin emperyalizme ve yerli ortaklarına karşı verilen gerilla savaşlarına katılmaları kendiliğinden ortaya çıkan gelişmeler değildir.

Bunlar yıllar süren çabaların sonucudur.

Kurtuluş mücadelesine katılan, burada işlev taşıyan, ezenlere hizmet etmeyen dini bir inanç, kendiliğinden ortaya çıkmıyor.

Benzer bir durum İslam için neden söz konusu olmasın?

 

Zuletzt aktualisiert am Donnerstag, den 28. Oktober 2010 um 10:51 Uhr